Ara
Gümüşhane
Az bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5779 %0.1
49,6406 %0.14
5.765,17 % 0,33
Fena İnsanlar, İyi İnsanların Eseridir

Fena İnsanlar, İyi İnsanların Eseridir

YAYINLAMA:

Geçtiğimiz hafta sonu, ikindi vaktinin dinginliğinde, şehrin bilinen meydanındaki çay ocaklarının çevresinde toplanmış yurttaşlarla sohbet ediyorduk. O anlarda, öğleden sonranın huzurunu bölen bir ses yükseldi. Müezzinin çağrısı eşliğinde kimileri  cemaatle buluşmak üzere camiye yönelirken, iki kişi masalarının etrafında bambaşka bir dünyanın içinde sıkışıp kalmıştı. Normalde her gün aynı masayı paylaşan, eğlenirken gözlemlediğimiz bu iki arkadaşın arasındaki gerginlik, tüm meydanın dikkatini üzerine çekmişti.

Bir tanesi, güya arkadaşı olan diğerine, argodaki en galiz deyimleri kullanarak, herkesin duyacağı şekilde hakaretler savuruyordu. Bu vahim sahne, sadece bir münakaşa değil, bir yıkımın ilanı gibiydi. Ve en acısı, bu canavarlaşan kişi bizim izcimizdi; yani bizim yetiştirdiğimiz, bizim aramızdan çıkan bir insandı. Bu olay, içimizde bir şeylerin yanlış gittiğini, belki de farkında olmadan kendi ellerimizle bir canavar yarattığımızı gösteriyordu.

Olayın verdiği can sıkıntısı ve derin düşüncelerle eve doğru yol alırken, zihnimde bu vahim olay dönüp duruyordu. Köşe yazısına dökülecek bir başlık ararken, aklıma gelen ilk cümle, yaşananların özeti gibiydi: Fena insanlar iyi insanların eseridir. Bu cümleyle, sadece olayı değil, olayın ardındaki derin toplumsal çürümeyi de anlatmak istedim.

Kalkmadan önce, masada oturanlara döndüm ve sordum: "Duydunuz değil mi? Bu yurttaşlarımızla bir olduğumuz sürece ve bunların sayıları artarak içimizden çıktığına göre, bizi Avrupa Birliği'ne alırlar mı?" Cevap, tereddütsüz ve gür bir "HAYIR" oldu. O an, hepimizin aynı endişeyi taşıdığını, bu tablonun sadece bir ikindi sohbeti meselesi değil, geleceğimizi ilgilendiren önemli bir mesele olduğunu anladım.

Bu olay, toplumun bir aynasıdır. Her birimiz, yetiştirdiklerimizin, etkilediklerimizin bir parçasıyız. Fena insanlar, boş bırakılmış, sevgisiz büyümüş, adalet ve vicdan duygusundan yoksun kalmış bireylerdir. Onlar, iyi insanların umursamazlığının, eğitimsizliğinin, ilgisizliğinin eseridir. Kendi içimizden çıkan bu canavarları görmezden gelmek, aslında kendi geleceğimize sırtımızı dönmektir. Bizler, o masada oturanlar gibi, bu durumu eleştirmekle kalmayıp, bu duruma sebep olanları ve çözümü de kendi içimizde aramalıyız. Eğer bir gün Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsak, önce kendi içimizdeki bu çirkin manzarayı temizlemeliyiz. Çünkü medeniyet, sadece binalardan ibaret değildir; o, insanların birbirine olan saygısı, sevgisi ve adalet duygusudur. Bu yolda atacağımız her adım, o meydandaki o çirkin sahneyi bir daha yaşamamak için atılmış bir adım olacaktır.

11.07.2025

Yusuf Sadık, Eğitimci, Yazar, Gazeteci, Emekli Milli Eğitim Müdürü

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *