AİLE YILINDA GENÇLİĞE ÖĞÜT: GELENEĞİN IŞIĞINDA YARIN
“Oğlan babadan öğrenir ata binmeyi, kız anadan öğrenir sofra düzmeyi.”
Bu atasözü, yalnızca geçmişten kalan bir söz değildir; kuşaktan kuşağa aktarılan bir hayat terbiyesidir. Ata binmek cesareti, sorumluluğu ve temsil gücünü; sofra düzmeyi bilmek ise düzeni, paylaşmayı ve yuvayı ayakta tutan inceliği anlatır. Bugün bu sözün işaret ettiği değerleri yeniden düşünmenin tam zamanıdır. Zira içinde bulunduğumuz yıl, Aile Yılı olarak ilan edilmişken, aileyi ayakta tutan esasları konuşmak bir tercih değil, bir zorunluluktur.
Günümüz gençliği, teknolojinin hızla kuşattığı bir dünyada büyüyor. Telefonlar, ekranlar ve sosyal medya; zamanın ritmini ve dikkatin yönünü belirliyor. Ne var ki hız, her zaman istikamet demek değildir. Gösterişin, özentinin ve anlık beğenilerin değer ölçüsü sayıldığı bir iklimde; gelenek, emek ve sorumluluk geri plana itiliyor. Oysa bir milletin geleceği, modaların geçiciliğinde değil, değerlerin kalıcılığındadır.
Kız çocuklarımız için sofra kurmayı bilmek, yalnızca tabak ve çanak dizmek değildir. Bu, aileyi bir araya getiren düzeni kurmak; paylaşmayı, ölçüyü ve zarafeti öğrenmektir. Sofra, konuşmanın başladığı; saygının, sabrın ve muhabbetin yoğrulduğu yerdir. Sofrayı bilen, aileyi bilir. Aileyi bilen ise toplumu ayakta tutar. Bugün göbek modası gibi geçici özentilerle bir yere varılamayacağı açıktır. Asıl kazanım, bedenin değil, karakterin görünür olduğu bir duruştur.
Oğlan çocuklarımız için babadan öğrenilen ata binmek ise yalnızca bir beceri değildir. Bu, ailenin ve toplumun önünde durabilme, sorumluluk alma ve temsil edebilme yetkinliğidir. Baba, ailenin dışa bakan yüzüdür. Vakar, duruş ve karizma bu temsilin ayrılmaz parçalarıdır. Erkek evlat, babasından yalnızca güç değil; ölçü, edep ve istikrar da öğrenir. Gelenek, kimseyi daraltmak için değil, yolu genişletmek için vardır.
Elbette zaman değişir; değişim kaçınılmazdır. Ancak değişimin pusulası değerlerden koparsa, ilerleme zannedilen şey savrulmaya dönüşür. Küpe, kıyafet ya da görüntü tartışması meselenin özü değildir. Asıl mesele, kimliğin ve aidiyetin nerede durduğudur. Gençliğe düşen görev, özgürlüğü sorumlulukla; yeniliği kökle dengeleyebilmektir.
Aile, toplumun temel direğidir. Direk sağlam değilse, çatı uzun süre ayakta kalamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası da işte bu sağlamlığa bağlıdır. Sağlam aile; saygı, emek ve görev bilinciyle kurulur. Kızın yuvasına sahip çıkması, oğlanın ailesini ve değerlerini temsil edebilmesi; geçmişe takılı kalmak değil, geleceği güvenle inşa etmektir.
Gençlerimize son sözümüz şudur: Modalar geçer, ekranlar kararır; fakat karakter kalır. Sofrayı kurmayı öğrenin, sözünüzü ölçün, duruşunuzu koruyun. Ailenizi güçlendirin ki ülkeniz güçlü olsun. Çünkü bu topraklarda bekayı ayakta tutan, yüksek sesler değil; sağlam değerlerdir.
Yusuf Sadık Eğitimci – Yazar