Ara
Gümüşhane
Kapalı
-0°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7027 %0.01
50,2900 %-0.04
5.910,84 % 0,03

HAYATI KUL HAKKI KAVRAMIYLA ŞEKİLLENDİRMEK

YAYINLAMA:
Günümüzün en büyük probleminden biri hayatın her safhasında sıklıkla karşımıza çıkabilen haksızlıklar ve bunun da ötesinde bu haksızlıkların kurumsallaşması, toplum tarafından kanıksanması, giderek normalmiş gibi kabul görmeye başlaması ve en nihayetinde hakkın yerini haksızlığın almış olmasıdır. Gündeme yansıyan olayları incelediğimizde, toplumsal rahatsızlıkların, kavgaların, savaşların, anarşinin, bir partinin iktidara gelip diğerinin iktidardan çekilmesinin sebepleri hep haksızlıklardır. Kişiler arası ilişkilerde de kavgaların, cinayetlerin, iftiraların, dedikoduların vb. çoğu didişmelerin temeli, maruz kalınan haksızlıklardır.

Devletler insan kaynaklı haksızlıkların önüne geçebilmek için kanunlar yaparlar. Bu kanunlara muhalefet edenleri tespit etmek ve yargılamak için mahkemeleri kurarlar, toplumu bu kanunlara uymaya zorlamak için polis sistemini kurarlar. Sonra kanunların hatalı olduğunu düşünüp değiştirirler, sonra yine değiştirirler ve sonra yine… Polis yetmez bazen, bazen hâkimler, savcılar ihtiyaca çare olamaz. Bazen adaleti sağlayacak hâkimin, savcının veya polisin bizzat haksızlığın kaynağı olduğunu görürüz. Bir bakarız kanunları koyacak olanlar, çıkarları için kanunlarla oynamaktadırlar. Derken haksızlık alır başını yürür.

İnsanların eğer vicdanları eğitilmemişse, yukarıda anlattığımız gibi, siz insanları kanunla, polisle ve hâkimle ne kadar düzeltmeye çalışırsanız çalışın, nihayetinde ya kanun, ya polis ya da hâkim haksızlığın kaynağı olacak ve adalet sağlanamayacaktır. Mahkemelerde kocaman harflerle “Adalet Mülkün Temelidir” yazar. Mülkten maksat devlettir. Eğer adalet bozulursa devlet sarsılır ve daha da ötesinde yıkılır. Çok doğru bir sözdür.

Demek ki hakkı ve adaleti tesis etmek için kanunlardan öte, bu kanunları yapanların, uygulayan hâkimlerin ve polislerin ve nihayetinde kanunun muhatabı olan tüm vatandaşların önce vicdanlarını eğitmek gerekecektir. Vicdan eğitimi ise adalete bakan yönü ile kültürümüzde “kul hakkı” kavramı ile geniş yer bulmuştur. Bu kavram tam olarak öğretildiğinde kişi her ne durumda olursa olsun üzerinde kul hakkının kalmasını istemeyecek ve hatta kendi hakkından bile feragat edecektir. Çünkü her ne durumda olursa olsun, üzerinde kul hakkı kaldığı sürece hesabının tamam olamayacağını bilecektir. Bu bilinçle, üzerine kul hakkı almamak için azami derecede gayret sarfedecek, binlerce polisle, hakimle sağlanamayacak olan adalet düzeni kendiliğinden oluşacaktır.

Bu bakış açısı ile eğitim sistemimizi yeniden gözden geçirmek faydalı olacaktır. Acaba çocuklarımıza bu kavram zorunlu eğitimin hangi aşamasında hangi derslerde ne kadar yer buluyor bakmak gerekir. Ben din kültürü dersinin sadece 1 ünitesi hariç bu konunun okullarda işlendiğini bilmiyorum. İşte toplumumuzun dinamiklerini ayakta tutacak en önemli konunun eğitim sisteminde tuttuğu yer bu kadardır. Netice olarak haksızlıklardan kaynaklanan davaların her gün artmasında, yolsuzlukların başını alıp gitmesinde, sınıflar arası sömürünün zirve yapmasında hiçbir terslik yoktur.

Devleti ayakta tutacak, milletin huzurunu sağlayacak olan, ülkenin dünya ekonomisinden almış olduğu pay değildir. Devletin temeli adalettir. Adalet de vicdanların kul hakkı bilinci ile güçlendirilmesi ile sağlanabilir. Sayıların matematiğini genç dimağlara kazınmaya çalışılmasından daha önemlisi hak yememenin öğretilmesidir. Günümüzde kul hakkı bildiğimiz basit parasal temellerin çok daha ötesine geçmiştir. Şehir hayatının insanları konserve yığını biçiminde üst üste yığdığı bu dönemde, aldığımız her nefes kul hakkı adına farklı bir alanda sonuç doğurmaktadır.

Eğer sağlıklı bir ailede, çevrede, toplumda ve devlette yaşamak istiyorsak bu kavram üzerinde çok daha fazla durmamızda fayda olacaktır. Eğitim sisteminden başlayarak hayatın her aşamasında kul hakkını düşünmek ve konuşmak gerekecektir.

Gelecek yazılarımızda farklı açılardan kul hakkını düşünmek için görüşmek üzere.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *