Ara
Gümüşhane
Açık
0°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7031 %0.23
50,1678 %0.06
5.902,25 % 0,77

BİR 'e-mail' ALDIM

YAYINLAMA:
Aslında bu tip konuları hiç sevmem. Gümüşhaneli olarak bazı büyüklerimizin dedi kodu ve gıybeti ne kadar çok sevdiklerini bildiğim için zamanında bir Milletvekili ağabeyimi “Gümüşhane’nin küçük siyaseti, Türkiye’nin büyük siyasetinden daha zordur” diyerek uyarmıştım. Bana, yıllara sonra görüşmemizde hak verdi. “Ben bu kadar olduğunu bilmiyordum” dedi.

Zira Gümüşhane’miz çok küçük bir yer. Sevmediğin adamdan kaçamazsın, görmek istemediğini kovamazsın…Büyük bir aile gibiyiz biz…Birbirini sevmeyen kardeşlerin akşamları aynı çatı altında toplandığı gibi bizlerde her akşam şirin ilimizde veya kasabalarımızda birlikte uyuyor ve her sabah güne birlikte başlıyoruz.

Kelkit’te Şiran’da hele hele Torul’da, Köse’de birbirimizi görmezden gelerek gün geçirebilir miyiz. Mümkün değil.

Bazı büyüklerimizin çeşitli dedikoduları (sadece kendilerinin bileceği inancı ile) bazı bakanlara ve devletin üst düzey bürokratlarına dahi taşıdıkları; adeta Gümüşhanelilerin adını kirleten ifadeler kullandıklarını biliyorum. Açıkça yazabilirim ben bunları ama şu soruyu soruyorum kendime:

“BU İŞLERİN GÜMÜŞHANEYE NE FAYDASI VAR?”

Sonra kendi kendime “Hiç!” diyorum ve vazgeçiyorum.

 Zira herkes gelip geçer, gider. Ama Gümüşhanelilik baki kalır. Küçücük ilimizde her gün aynı bakkaldan alışveriş yapar, aynı camide namaz kılar, (zaten tek cadde olduğu için) aynı caddeyi arşınlar dururuz. Sonuç ne? Sonuçta kötülüklerimiz ve iyiliklerimiz yanımıza kalır.

Yazmamayı düşündüm ama bir Gümüşhaneli olarak, GİAD üyesi ve GİAD A.Ş.’ de de hissedar olarak beni doğrudan ilgilendiren ve gönderilen kişilere baktığımda hemen hemen tüm Gümüşhaneli ileri gelenlere gönderildiğini anladığımdan yazma gereği duydum..

Konu şu: [email protected] adresinden bir e-mail aldım. Bu yazıyı yazan kimse tahminim o ki benden yaklaşık 10-15 yaş büyüktür. Yani 45-50 yaşlarında birisi. Zira bahsettiği konular ancak o yaştaki insanların bilebileceği konular. Ama keşke ismini de yazsaydı. En azından mertliği konusunda bir tartışma kalmazdı.

Bu arkadaş Yönetim Kurulu Başkanı Rubil GÖKDEMİR’in şahsı üzerinden GİAD A.Ş.’yi kötülemektedir. Zannedersem parası da pek yok. Yani benim gibi… Zira Rubil GÖKDEMİR, Giad A.Ş.’yi ayakta tutmak için yana döne para ararken kendisi gelip en azından bir milyon lira verseydi. Giad A.Ş.’de bugün Rubil Bey’i değil onu dinliyor olurduk. Elimizi kolumuzu tutan yok beyler. Bu gibi isimsiz e-mailler atmak ve insanları karalamak yerine; çalışalım, gayret edelim… Giad A.Ş.’ye sermaye koyalım ve sermaye çoğunluğunu ele alalım. Zaten paydaş çoğunluğunu Rubil Bey 3-5 adamla sağlayamaz.  En azından akıllıca şeyler yazalım ve akıllıca şeyler düşünelim.

Ben GİAD A.Ş.’nin son genel kuruluna katıldım. Sermaye artımımı da taahhüt ettim. Ama paramı yatıramadım…Orada sermayenin çoğunluğunu yatıranlara baktım. Gerçekten parası olan insanlar… Adı üzerinde! GİAD A.Ş. bir SERMAYE ŞİRKETİ. Kanun bu tip şirketlerde parası olanın konuşacağını emrediyor. Benim param yok, konuşamadım… Genel kurulda önüme gelen listelerden Sermaye oranlarına baktım, ünlü Coşkun ağabeyin sözü aklıma geldi. Gıkım çıkmadı. Sonuç belli…

Kanunlar açık, konuşmamıza, saçma sapan e-mailler atmamıza gerek yok. Paramızı koyarız, seçime gideriz, yönetimi seçeriz…

Hem şiş kebap yiyeceğim hem de para vermeyeceğim” dersek, Allah muhafaza lokantacıdan dayak yeriz beyler…

Sonuçta gıybetin sonucu dinen belli… Ben Rubil Bey’in etini yemek istemem. Biraz kart zaten…Biraz da gençlere verin veriştirin de ağzımıza taze et değsin madem…

Öyle ise son söz:

“Çay kaşıklık tuzumuzla Kazandaki eti tuzlamaya çalışmayalım!”
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *