BU NASIL BİR HIRSTIR?

Biraz düşününce, herkes böyle bir Dünya'nın mümkün olmadığını kabul edecektir sanırım. Savaşların olmadığı, doğanın katledilmediği, rahat, güvenli bir hayata sahip insanların yaşadığı bir Dünya'dan bahsediyorum.

Ünlü filozof  Konfüçyüs ”İnsanlar ve toplumlar gelecekleri ile ilgilenmezlerse, üzüntü ve kayıpları büyük olur.” diyor. Bu söze istinaden kendi kendime düşünüyorum da dünyada sadece silah endüstrisine  yılda harcanan 2 trilyon doları insanlığa; aç bitap düşmüş ülkelere harcasak diyorum. Doğaya, yaban hayata, küresel ısınmaya ve Dünyanın geleceğine yatırımlara harcasak. Ama sadece düşünebiliyorum. Çünkü  maalesef bu dünya öyle bir dünya değil.

En basitinden, 70 kg.’lık bir adamı 3 tonluk arabayla taşıyoruz. 5.000 km ötede yetişen meyveleri yiyoruz. Spor salonuna koşmaya arabayla gidiyoruz.

 Bitkiler milyonlarca yıldır karbondioksit alıp oksijen veriyor. Biz bitkileri öldürüp yakarak bu işlemi tersine çeviriyoruz.

Milyonlarca yıldır toprağın altında olan fosil bitki kalıntılarını(petrol) 100 senede bitirerek onları da karbondioksite çeviriyoruz.

Her şeyi yakıp, tüketerek hem sonlu bir şeyin bağımlısı oluyoruz, hem de atmosfere salınan karbon dünyanın üstünü örterek soğumasını engelliyor. Küresel ısınmaya neden oluyoruz.

Küresel ısınma da buzulları eritiyor. Yakın gelecekte  Londra/Venedik gibi şehirler sular altında kalacak. “SU ve GIDA” kıtlığı çekilek.

Milyarlarca yılda oluşan madenleri öyle şuursuzca harcıyoruz ki: 100 sene sonra madenlerinde %90’ı tükenecek .

Ne kadar enteresan değil mi; dünyanın ve gezegenlerin keşfi, insanlığın kronolojik tarihçesi, icatlar, buluşlar…Ama bu oluşumlardan milyarlarca yıl geçmiş olmasına rağmen bilimsel anlamda maddeyi insanlığın yararına kullanmanın gayretini gösterirken bir o kadarda aklımızı ve hırsımızı bilimsel mekanik buluşlar kapsamında, savaşlara ve insanlığı, doğayı, yeryüzünü yok etmeye harcıyoruz.

Keşke çok daha farklı, çok daha mutluluk içeren, insanın ne kadar muhteşem bir varlık olduğundan, doğayı koruduğumuzdan (!) aç insan olmadığından (!) adil gelir dağılımından (!) Suriye gibi ülkelerde masum insanların öldürülmediğinden; kadına, çocuklara cinsel istismar olmadığından bahsederek bu ve buna benzer konuları köşe yazılarımıza taşıyabilseydik.

Ama ne yazık ki, doğa tahribatını, acımasızlıkları, cinayetleri, haksızlıkları, savaşları, petrol/yeraltı zenginlikleri, hırs, ego, emperyalizm uğruna neler yapıldığını yazmak mecburiyetinde kalıyoruz…Dahası, çevreyi ve doğayı kirletmeyi, sevgisizliği, samimiyetsizliği, bireysel olarak mutlu olamamayı, açlığı, yoksulluğu, bencilliği, masum insanların ve en önemlisi masum çocukların öldürülmesini yazmak zorunda kalıyoruz.

Çünkü, pek çok sorunu kişisel hırs ve egodan ya da emperyalist/kapitalist emeller yüzünden en aza indirgeyemiyoruz. Varsa dolar yoksa petrol mantığıyla işimiz gücümüz; birbirimizi kırmak, dökmek, öldürmek yok etmek oluyor. Bu nasıl bir hırstır ki çocuklarımızın geleceğini ve kendi yarınlarımızı yok etmenin dayanılmaz hafifliğini, acımasızlığını yaşayabiliyoruz. Bu konudaki en güzel tespitlerden biri olan bir Kızıl Derili atasözü ile noktayı koyalım; ”Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.” Selam ve Sevgiler…

YORUM EKLE