Yazar
BUGÜN 12 ARALIK... (1)
YAYINLAMA:
Kış mevsiminin, soğuğa nazire yaparcasına kor ateşin yüreğimize düştüğü ayın adıdır Aralık.
Takvimler 2013 Yılının 12.gününü gösterirken almıştım o acı haberi Eskişehir’de.
İşte bugün 12 Aralık. Babamın ölüm yıl dönümü. Rabbine hicret ettiği gün.
12 Aralık gününün gönül iklimindeki karşılığı acıdır, hüzündür ve dahi göz pınarlarımın ıslandığı gündür. Ne diyelim Rabbim tüm geçmişlerimize rahmet eylesin.
Bir yıldır içimde biriktirdiğim denizlerin kapaklarını açarım kendi halimce 12 Aralıkta. Bir başka ifadeyle Aralık ayında adeta arkamdaki karlı dağın çöküşüdür.
4 Aralık tarihinde köyümüzün iletişim sektöründeki gayretli ve vefalı gençlerinden birisi olan Mehmet Yücelin kendine ait sosyal paylaşım sitesinin Facebook sayfasında geçmiş zamanda babamla birlikte paylaştığı resmi önüme koyunca Eskişehir’de duygu sarmalı içerisinde babamdan dinlediklerimden de esinlenerek zihni bir yolculuğa çıkıyorum…
1933 Yılında Gümüşhane’nin Dörtkonak köyünde dünyaya gelir. Çocukluğu ve gençliği köyünde hep çalışmakla geçer. İlkokulu köyünde bitirdikten sonra zamanın ağır ekonomik şartları okumasına izin vermez.
Onun okulu sayılabilecek günleri babasının yanında dağda bayırda ormanda çalışmak…çalışmak hep çalışmak şeklinde olmuştur. Gün gelir tarla sürer ve gün gelir ormandan getirdiği orman ürünlerini satıp para kazanarak evlerinin ihtiyaçlarını karşılar.
Annesinin dişinden tırnağından arttırıp yaptığı peynir ve tereyağlarını Salı günleri atına yükleyerek dağlardan tepelerden aşıp Gümüşhane ki halk pazarına varmanın tatlı bir yorgunluğu vardır yüzündeki çizgilerde.
Sermayesi olan bu malzemeleri satarak çay şeker, kısaca eline verilen ihtiyaç listesini alıp gerisin geriye dönmenin izleri vardır kazancının helal lokmasında…
Köy yaşantısının zorluklarını ve mücadelenin dayanılmaz ağırlığını hücrelerine kadar hissettiğinde askerlik günleri gelir çatar. Köyünden asker arkadaşları Fen İsmail Turhan, Hamdi Balkıyla birlikte acemi birliği Kütahya ili olur. Burada şoför eğitiminden geçerek dağıtım olur Kayseriye.
Günleri teşbih taneleri gibi birbirine ekleyip her Mehmetçik gibi şafak sayarak tüketir kutsal gördüğü askerlik günlerini.
Asker dönüşü köyüne varınca çile ve ızdırap dolu hayat mücadelesinin içerisinde bulur kendisini. Mahalleden komşusu Halil Bozalan ile bir süre çoban olur gezer Dörtkonağın yeşil dağlarında yaylalarında.
Her genç gibi askerlik sonrası hayatını birleştirici köyün güzel kızlarından birine kaptırır gönlünü. Öyle ki köyün imamının kızına aşık olur.
Abisi Salih’in izini sürerek Sadık ailesinden Şükrü Sadık’ın kapsı çalınır. Kız evi naz evidir anlayışından olacak ki bir kaç gidip gelmelerden sonra hedefine ulaşır.
Altı ay nişanlı kaldıktan sonra annem Sabiha ile yolları kesişir. Yine bir kış mevsiminde Ocak ayı içerisinde davul zurna eşliğinde düğünleri yapılır. Günler geçtikçe omuzlarındaki yük ağırlığını iyice hissettirmeye başlar. Aile sorumluluğu üzerindedir.
Kurulan bu sıcak yuvadan 4 çocuk dünyaya gelir. Sırasıyla Hamiyet-Hakime-Hüseyin-Önder.
Babanın çocuklara kendi babasının ismini vermesi köyümüzde yaygın bir gelenektir. Bu gelenek benim payıma düşer. Erkek evladı olarak ilk dünyaya gelmemden memnundur sevinçlidir.
Günler birbirini kovalar çocukları büyümeye başlar. Onların istikbalini düşündüğünden olacak ki iş hayatında yeni arayışlara yelken açar.
İyide yapar. Gümüşhane’ye iş aramak ümidiyle yolunu düşürür. Rızkı ve bahtı açık anne baba duası üzerindedir. İşleri rast gider.
Çalıkuşu denilen hatırı sayılır sözü geçen kişi önce Şiran ilçesinde geçici bir iş bulur. Başlar burada çalışmaya.
Bir defasında hiç unutmam göreve gidişinde bende seninle birlikte Şiran’a gelmek istiyorum deyince bu isteğimi geri çevirmedi. Çocuk halimle babama yol arkadaşı oldum.
Bana ilk oyuncağı aldığı günler geliyor aklıma. Oyuncak bir tüfek alıp sevinçli bir şekilde köye döndüğümü hiç unutamam. Annemin hala o dönüşte babamın aldığı kirazları getirmemizi hala yeri geldiğinde anlatır. Ne günlerdi.
Günler birbirine nazire yaparcasına geçerken babamın yeni görev yeri Bayındırlık Müdürlüğü olur. Artık kadrolu bir personel olarak burada başlar çalışmaya. Mutludur huzurludur.
Köylüsü Ali Çavuş Ergin ile birlikte iş hayatı aynı kurumda yıllarca devam eder. Birçok anıyı ve hatırayı geride bırakarak. Ali Çavuş amcanın anlattığına göre öğlen yemek aralarında birlikte kahveye gidip oyunlar oynamaları tarifi imkânsız haz verir her ikisine de.
Gümüşhane’de iş hayatına devam ederken bizler ilkokulu köyümüzde okuyorduk. Her Cuma günü akşamı babamın yolunu gözler, köy servisçisi nam-ı diğer Poker Recep amcanın gelişini beklerdik saatlerce.
Mavi renkli köyümüzün servis minibüsünü lakasın (köyde yer adı) yol kıvrımlarında görünce çocuk aklımızla çok ama çok sevinirdik. Hafta sonlarını babamla birlikte geçirip ona köy işlerinde gücümüz yettiği kadar yardım ederdik.
Bu iş ve köy sarmalında mücadele eden babam geldiği köyünden Pazartesi sabahın erken saatlerinde işine geri dönerdi. Bizler pazartesi sıcak yatağımızdan kalktığımızda babamızı göremezdik. Onu görememenin çocuksu üzüntüsü içerisinde okulun yolunu tutardık ablam Hakime ile birlikte. Önder henüz okula başlamamıştı. Büyük ablam Hamiyet ise ortaokul için Gümüşhane’deydi zaten.
Evlatlarının eğitimine annemin de desteğiyle önem verip hepimizin okuması için o zor şartlarda Gümüşhane’de ev yaptırıp bizleri kanatları altına alması örnek bir davranıştı.
Gümüşhane’ye okumak için ablalarım ve kardeşimle birlikte gittiğimizde babamız hep yanımızdaydı. O Yine hafta sonları kopamadığı köyüne gider bizlere annemin gönderdiği köy ürünlerini getirirdi… (Devam edecek)
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *