Gurur mu, Utanç mı Duyalım?

İnsanoğlu yaşamının belirli bölümlerinde mutlaka bir şeylerle gurur duyar. Hiçbir şeyle gurur duymayan kişi, ya kendinin farkında değildir ya da kibirlidir.

Milli sporcumuz Çeşminaz Yılmaz, 1 ay içerisinde öyle iki büyük başarıya imza attı ki, insanın gururlanmaması için tabiri caizse odun olması lazım.

Önce Balkan Şampiyonu oldu. Ardından bu yarışın yorgunluğunu atmadan 20 gün sonra Avrupa Şampiyonası 3,8 kilometrelik genç kadınlar mücadelesinde, Alman rakibinin arkasında 25.49 ile parkuru tamamlayarak, ikinci olup Gümüş madalya kazandı. Bu ikincilik aynı zamanda Milli takımımızı da üçüncü sıraya yükseltti.

Geçtiğimiz günlerde Mersin’de tamamlanan Akdeniz oyunlarını Türkiye, rekor madalyayla İtalya’nın ardından ikinci sırada tamamladı.

Bu kadar madalyaya sevinirken çok sayıda sporcumuzun dopingli çıkmasına üzüldük. Özellikle atletizmde kazanılan madalyaların çoğunluğunu devşirme sporcularımıza aitti. Yanlış anlaşılma olmasın, ırkçılık yapmıyorum. Nihayetinde o sporcularımız göndere Türk bayrağını çektiriyor ve İstiklal Marşımızı okutuyor. Onlarla da gururlandık.

Madalya kazanan sporculara toplam 29 bin Cumhuriyet altını dağıtıldı. Yanlış okumadınız tam 29 bin altın. Devlet sporda başarıya kesenin ağzını sonuna kadar açmış durumda. Uluslararası platformlarda kazanılan başarılara ödüller bol keseden dağıtılıyor. Elbet her başarının bir ödülü olmalı. Ancak uluslararası yarışmalar da kendi içerisinde kısımlandırılıyorsa burada bir sıkıntı var demektir. Akdeniz oyunlarında birinci olan 500 Cumhuriyet altını alırken, Balkan şampiyonu olan bir çeyrek altın bile almıyorsa, bu devletimizin de büyük bir ayıbıdır.

TBMM’de ilimizi temsil eden milletvekillerimiz, Spor Bakanlığından veya Türk Tanıtma Fonundan, Çeşminaz Yılmaz’ın hak ettiği ödülleri alması için gerekli girişimleri yapmalıdır. Sayın milletvekillerimizin Çeşminaz Yılmaz için yapacakları bu girişim, Çeşminaz gibi yüzlerce başarılı sporcu için öncü olacaktır.

Buraya kadar devletin bize göre yanlışlarını veya eksiklerini irdeledik.

Peki, biz Gümüşhane olarak ne yaptık. Bu kızımız yeni yarış kazanmıyor ki. Onlarca başarıya imza attı. Hasta babası vefat edene kadar hem ona baktı, hem okudu, hem de yarıştı. Ayrıca yarışmak içinde yarışmadı. Koşarken hedefi hep zirve oldu. Bu kadar mücadeleyi verirken yanında tek bir kişi vardı. Öğretmeni, antrenörü, abisi, kısaca her şeyi Ertuğrul Sarı. Ertuğrul hoca delidolu biridir. Hani bir deyim vardır; ‘Kitabın ortasından konuşmak’. İşte tam bu deyime uyan birisidir. Doğru bildiğini hiç sağa-sola kıvırmadan direk söyler. Bu yüzden Gümüşhane’de, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali, doğal olarak çok sevilmez. Ama kocaman bir yüreği vardır. Sporcularıyla yollarda, dağlarda, bayırlarda koşar durur. Bunu görenlerden deli diyenler bile olmuştur. Ama şu iyi bilinmelidir ki, Gümüşhane’de Çeşminaz Yılmaz’lar bu deli adamın yüreği sayesinde yetişiyor. Gerekirse maaşını harcıyor, yetmiyor kapı kapı geziyor ama pes etmiyor ve Balkan ve Avrupa şampiyonu sporcuları yetiştiriyor. Yüreğine ve emeğine sağlık Ertuğrul hocam.

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve hemen hepimiz internet kullanıyoruz. Google’ye sadece şu kadarını yazın; ‘Başarılı atlete valilikten, kaymakamlıktan veya belediye’den ödül’ bakın karşınıza ne çıkacak.

Çeşminaz’ın arkasından 3. veya 4. olanlara 10-15 bin lira ödül verildiğini göreceksiniz.

Ertuğrul hocaya sordum sizi destekleyen var mı diye. Buruk bir şekilde, “sadece İsmail Akçay var. Ona da artık gitmeye utanıyorum” dedi. Son Avrupa Şampiyonasına giderken bile ayakkabılarını yine GTSO Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İsmail Akçay almış.

Şimdi bu durumda hepimiz kendimize bir özeleştiri yaparak soralım. Kızımızın bu başarılarıyla gurur mu duyalım, yoksa onu yapayalnız bıraktığımız için utanç mı duyalım?

Bence gurur bölümü Sayın İsmail Akçay’a ve Ertuğrul hocaya, utanç bölümü de bize yakışıyor.
YORUM EKLE