KIBRIS OY-UN-U...

Dış gündemin en önemli konusu olarak, 13 Aralık 2006 Tarihinde Demokrat Gümüşhane Gazetesinde kaleme aldığımız Kıbrıs Oyunu: Petrol başlıklı köşe yazımızı konunun önemine ve gizli güncelliğine binaen 13 yıl sonra ısrarla tekrar sizlerle paylaşmak istedik.

ABD’nin İsrail üzerinden oynadığı oyunların perde arkasında kalanlar…

"Son günlerde malumumuz ki gündemi oluşturan konu Kıbrıs ve AB süreci... Bir liman manevrası ile hamlesini yapmış olan Türkiye doğrumu yaptı yanlış mı yaptı tartışıla dursun, internette gezinirken gözümüze çarpan, kamuoyunun pekte duyduğunu sanmadığımız Kıbrıs ile ilgili Kıbrıs'ta petrol yataklarının olduğu ve dönen senaryolar...

KIBRIS ADASININ ENERJİ KAYNAKLARI

Annan planında, tüm doğal kaynakların "Ortak Devletin" denetimine verildiğini, Kuzey Kıbrıs'ta akan derelerin dahi ortak devletin kontrolünde olacağını, Kıbrıs Türklerinin AB'ye uyum çalışması yapmadan acele AB'ye alınmak istenmesinin arkasında yatan en önemli unsurun bu olduğundan bahsediliyor.

Girne-İskenderun arasında da zengin petrol yatakları mevcuttur. Bu konu ile ilgili TPAO'nun sismik gemisinin raporları mevcutken herhangi bir şey yapılmamaktadır. Yaklaşık bir buçuk yıl kadar önce (2004 yılı) Kıbrıs'ın kuzeyinde Girne - İskenderun arasında ve güneydoğusunda Kıbrıs - Suriye - Lübnan - İsrail - Mısır arasındaki bölgede dünyanın en zengin gaz ve petrol yataklarının olduğunun ortaya çıktığını, bütün bunların bilindiğini ancak diğer tartışmalar yanında bunların gözden kaçtığını ve yeterince önemi üzerinde durulmadığı belirtilerek, Kıbrıs adasını çevreleyen sularda 8 milyar varillik petrol rezervi bulunduğu, Kıbrıs ile Mısır arasında Ada'dan 50 deniz mili uzaklıkta ve denizin yaklaşık 2 km altında zengin petrol yatakları tespit edildiği yönünde ciddi iddialardan bahsedilmektedir.

ABD ve İngiltere'nin Kıbrıs sorununa müdahil olmasının ve Güney Kıbrıs'ın apar topar üyeliğe kabul edilmesinin altında petrolün yattığının aşikârlığı, AB ve ABD, Kıbrıs adasının tümünü AB'nin içine almak suretiyle, Doğu Akdeniz'deki petrol ve gaz rezervlerimizin tümünü kontrol altına almaya çalıştığı, bunu yaparken iki hususu göz önünde bulundurdukları birincisi Türkiye'yi bu rezervlerin uzağında tutabilmek, ikincisi de başlatmış oldukları çalışmalara uluslararası hukuk kılıfı uydurmaya çalışmak. Uluslararası deniz hukukuna göre, petrol ve gazın bulunduğu bölgeyle ilgili herhangi bir siyasi sorunun bulunmaması lazım. Bu bölgede şu anda bir siyasi sorun var ise bu siyasi sorun devam ettiği sürece burada hiçbir araştırma yapılamaz.(Günümüz İsrail Mevzusu…)

1960-1974 yılları arasında ABD petrol arama şirketinin, Geçitkale Havaalanı güneyindeki kuyusu ile Gazi Magosa doğusundaki açık denizde petrol kulesi bulunmaktaydı.1974 Barış Harekâtı ile karadaki kuyu beton ile kapatılmış, denizdeki kule ise sökülerek götürülmüştür.

İNGİLİZLER ADA'DA PETROL ARIYOR

Güney Kıbrıs'ta Ağratur ve Episkopi adında iki askeri üsse sahip olan İngiltere'nin, bu üslerin bulunduğu bölgedeki denizde petrol arama çalışmaları yapmaktadır. İngiltere'nin petrolden pay kapmak için Kıbrıs'taki askeri üslerini "egemen devlet toprağı" sayarak karasularını 3 milden 12mile çıkarmaya çalışmaktadır.

KARPAZ ISRARININ SIRRI

Annan Planı'nda Kuzey Kıbrıs ta yer alan Karpaz'ın otonom bölge olarak Rum tarafına bırakılmak istenmesinin nedeni de altını çizerek Girne-İskenderun arasındaki petrol rezervleri olduğu ısrarla belirtilmektedir. Geleceğin enerji merkezi Kıbrıs olacaktır. Bu da AB, ABD ve İngiltere'nin iştahını kabartmakta... Annan Planı aslında bir petrol paylaşım planıdır. AB ve ABD petrol kaynaklarını kendi kontrollerine alma hevesiyle Annan Planını dayattılar...

KKTC PETROL YÜZÜNDEN DIŞLANIYOR...

KKTC'nin petrol üzerinde Rum tarafıyla eşit haklara sahiptir. Ancak görüşmelerde dışlanmaktadır. “KKTC’yi bu haktan mahrum bırakmak için devlet olarak tanımıyorlar. İki devletli çözüm önerilerini reddediyorlar. Kıbrıs'ta oynanan oyunun özü budur.


Her işin sonunda bu iş bize neye patlar denir ya bu işten manevi kaybımız hesap bile edilemez, maddi kaybı merak edenler için söyleyelim. Bu durumdan 13 milyar TL ZARAR edeceğiz, güvenliğimiz de artık tehdit altına girecektir.

Kamuoyunun takdirine sunulur..."

Bugün dünya gündeminin perdelenmesinin ardında yatan gerçekler her ne kadar üstü kapatılmaya çalışılsa da gerçekler er geç bir gün ortaya çıkacaktır.

Aradan geçen 13 yılın ardından ve yaşanan son olayları da düşünecek olursak, enerji savaşları devam ediyor. Bakalım nereye kadar?

Sevgi ve Saygılar…

YORUM EKLE