LYS VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bu hafta sonu LYS sınavları yapılacak.

Ülkemizde her yıl bir milyonu aşkın gencimiz LYS sınavlarıyla geleceklerini birkaç saat içerisinde belirleme yarışına sokulmaktadır.

Binlerce öğrencimiz LYS sınavlarında bu hafta sonu ter dökerken, Türk demokrasisi ise Gezi Parkı olaylarıyla büyük bir sınav vermektedir.

Tekerlekli sandalyede engelli bir vatandaşımızın üzerine tazyikle su sıkılması içimi acıttı. Bu müdahalenin daha farklı yolları olmalıydı.

Demokrasi sınavından alnımızın akıyla çıkamadığımız ortadadır.

Millet olarak bu sınavda “çuvalladık” diye düşünüyorum.

Peki gençlerimiz LYS’de ne yapacak?

Öğrencilerimin sınav öncesinde bu kaygıyı insanın bütün hissi ve fizyolojik yapısını alt-üst edecek şekilde duyduklarını görüyor ve bir anlamda bu kaygıyı bir nebze olsun bertaraf etmek için bu yazımı kaleme alıyorum.

Biliyorsunuz, eğitimde ölçme, öğrencilerde amaçlanan hedeflere uygun davranış değişikliğinin ne ölçüde meydana geldiğinin değişik tekniklerle, sayılar ve sembollerle belirlenmesidir. Değerlendirme ise; ölçme sonuçlarının pratikte ne anlam taşıdığı üzerinde yapılan yorumlardır.

Öğrencilerimizin başarısının ölçülmesinde kullanılan LYS sınavları ne kadar geçerli, güvenilir, objektif, örnekleyici, kullanışlı ve ayırt edicidir?

Üzülerek itiraf etmek durumundayız ki bizim eğitim anlayışımızda öğrenci başarısının belirlenmesi amacıyla hazırlanan ölçme LYS sınavlarında bilginin yanında kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme düzeylerindeki davranışların ölçülmesine ağırlık verilmemektedir.

LYS sınavlarına giderken ne yazık ki öğretmenlerimizin okullarda eski alışkanlıklarından vazgeçmeyerek yeni uygulamalara direnç gösterdikleri, bilgiyi hatırlatma ve aktarma gibi ezbere dayalı sorular yönelttikleri görülmektedir.

Ayrıca okullarda müfredatta olmayan kazanım dışı bilgilerin öğrenciye yüklendiği, böylece öğrencilerin gereksiz konularla meşgul edilmesine sebebiyet verildiği gözlemlenmektedir.

LYS’ye giderken edebiyat öğretmeni olarak bir olumsuz gözlemimi daha dillendirmek istiyorum:

Özellikle sayısal ağırlıklı liselerde ( Anadolu, Fen vb) okuyan öğrenciler için yeterli rekabet ortamı oluşmamaktadır. Bu durum edebiyat dersinin ikinci plana atılmasına sebep olmaktadır. Bu da düzenli kitap okumayan ve Türkçe çalışmayan öğrencilerde paragraf sorularının çözüm oranını düşürdüğü hatta bu soruların boş bırakılma eğiliminin arttığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Son olarak öğrencilerime seslenmek istiyorum:

Hayat uzun bir eğitim dönemidir. Hedefinize ilk hamlede ulaşamamış olabilirsiniz. Bu vazgeçmeniz için asla yeterli bir sebep değildir. Başarısızlıklar sizi asla yıldırmasın mutlaka tekrar deneyin sizi başarısız kılan sebeplerin neler olduğunu iyi düşünün ve bunları ortadan kaldırın. Hedefinize uygun çalışmalar yapın. Zamanı iyi değerlendirin. Başarısızlığın aslında sizin bir tercihiniz olduğunu başarmaya odaklandığınızda daha iyi anlayacaksınız. Hayatımızda birtakım olumsuz tecrübeler olabilir. Ders alınmış her başarısız hamle aslında sizim için birer kazançtır. Böylelikle süreci kontrol etmiş ve başarısızlığın sebeplerini daha iyi görmüş oluruz. Unutmayalım, hayat uzun bir süreç atılacak daha çok adımlar var. Asla karamsarlığa düşülmemelidir. Ümitsizlik, sıkıntıları da beraberinde getirir.

Bu düşüncelerle sınava girecek olan bütün öğrencilere başarılar diliyorum. Allah yardımcıları olsun.
YORUM EKLE