Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7078 %0.01
50,2018 %0.06
5.909,06 % 0,12

EMANET DİNDARLIK

YAYINLAMA:

İnanan insanlar olarak ilginç bir din anlayışımız ve bunun hayata yansıyan daha ilginç tezahürleri var. Sanki atalarımızdan aldığımız dinî mirası bir türlü benimseyememiş, sahiplenememişiz. Başkasından ödünç aldığı bir elbiseyi asıl sahibine vereceği için, kendine ait görmeyen ve benimsemeyen; bu ruh haliyle ortalıkta dolaşıp duran biri gibiyiz. Bu tavra emanet dindarlık mı denir, yoksa iğreti dindarlık mı!

Bu mantık bizi tam dindar olmak için bir gayrete sevk etmediği gibi, bir türlü tam olarak dinden de vaz geçemiyoruz. Nefsin her türlü isteğine hitap eden onlarca, yüzlerce uyarıcı bize “Gel, gel!” derken, bir taraftan “Nereye?!” diyen bir sesi, bazılarımız sıkça, bazılarımız bazen duyarken, kimileri ise galiba artık bu sesi hiç duymadıkları, duymak da istemedikleri için olsa gerek, gayet mutlu görünüyorlar.

İğreti dindarlık bazen, “Şu günahlar olmasa, bazı şeyler haram kılınmasa ne iyi olurdu!” ya da “Âhiret olmasa ne iyi olurdu; istediğimiz gibi takılırdık!” şeklinde kendini gösteriyor. Hatta hevâsına tâbi olan nefisler daha ileri gidip “Allah olmasa -hâşâ- ne iyi olurdu!” diyecek oluyorlar. Sonra bir an düşünüp daha kötü olacağını, darda kalınca kime gideceğini, kimin kapısını çalacağını düşününce bundan vaz geçiyor, fakat yine arada kalmaya devam ediyorlar.

“Canım şimdi her şey mi günah, öyleyse ölelim bari” tavrı kendimizi çıkmaza sokmamızın bir sonucudur. Ahir zaman insanının malumatı çok ama ilmi yok; doğru bilgi olmayınca akıl yürütmeler ve varılan sonuçlar da yanlış olmaktan kurtulamıyor. Yani; her şey günah değil; Rabbülâlemîn insana geniş bir “mübah/helâl” alanı tanımış, orada onu serbest bırakmıştır. Fakat insan, hayatını haramlara dönük bir şekilde yaşamak isterse tabii ki hayatındaki her şey de günah olacaktır.

Kendimizi kandırmakla iyi bir sonuç elde etmemiz imkânsızdır. “Güneş balçıkla sıvanmaz.” Kaçınılmaz olan ebediyet yurduna mutlaka gidilecek ve hesap görülecektir. Ya bu yolun gönüllüsü olarak kötülükten, haramdan kaçınır, ilahi rahmetin umuduyla yaşayarak ona kavuşma şansına sahip oluruz; ya da öbür ihtimal…

Bu din bize, bizi bizden korumak için gönderilmiştir. Çünkü insana en büyük düşmanlığı kendisi yapmaktadır. “Kendi kendine ettiğin âdem, bir yere gelse edemez âlem.” (II. Bayezid Han)

Hasıl-ı kelam “Kim bir iyilik yaparsa, kendisi için yaptığı gibi, kötülük yapan da kendi aleyhine yapmış olur. Senin Rabbin kesinlikle kullarına haksızlık etmez.” (Fussilet 41/46).

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *