Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7078 %0.01
50,2018 %0.06
5.909,06 % 0,12

SADAKAT MI LİYAKAT MI ?

YAYINLAMA:

Sultan Süleyman Kaptan Hızır Hayrettin Paşanın ölümüne çok üzülmüştür. Ancak üzüntü fayda etmez. Ummanların yeni bir kaptana ihtiyacı vardır. İki kişinin ismi konuşulmaktadır. Biri zekâsı sayesinde kısa zamanda çok mesafe kat eden kapıcıbaşılığa kadar yükselen Sokullu Mehmet, diğeri ise Hızır Hayrettin Paşa’nın donanmada yanında yetiştirdiği denizlerin sevilen kaptanı Turgut reis.

Hikâye bu ya sultan Süleyman önce Turgut reise sorar. Söyle bakalım Turgut reis kaptan-ı derya olsan Barbaros Hayrettin paşanın yolunu mu izlersin yoksa kendi yolunu mu? 

Turgut Reis’ten cevap gecikmez. Hızır hayrettin paşanın yolu kâfire karşı zaferin yoludur. Biz denizde doğduk denizde ölürüz. Deniz ilmi ne emrederse o yapılır.

Sultan Süleyman aynı soruyu Sokullu Mehmet Paşaya sorar. Sokullu’nun cevabı ise daha değişiktir. Sokullu “ Ben ne Barbaros Hayrettin Paşanın yolundan giderim ne de kendi yolumu çizerim. Her kulunuz gibi ben sizin yolunuzda giderim” 

Bu cevap cümle Osmanlı mülkü üzerinde oturan Süleyman’ı o kadar memnun etmişti ki ömründe gemiye binmemiş olan, deniz nedir bilemeyen Sokullu Mehmet kaptan-ı Derya tayin edilir. O günden sonra da zaten Osmanlı devletinin denizlerdeki hâkimiyet algısı değişmiş bir tek deniz harbinden üstün çıkamamıştır. Bu gelenek bu şekilde devam etmiş liyakat değil sadakat esas alındığından hep sadık olanlar makam ve izzet bulmuşlardır. 

Şimdi diyeceksiniz sen yukarıda ki meseleyi neden anlatsın. Aslında daha başka örnekler de verebilirdim ama Osmanlı’yı pek bir sevdiğimiz için en ihtişamlı dönemde çöküş nasıl başlar, onu ifade etmek için yukarıda ki örneği verdim. Sokullu aslında iyi bir devlet adamıydı. Daha sonra sadrazamlığı döneminde çok faydalı işler yapmıştır. Ama sadakat ve liyakat arasındaki ince çizgi bize bir donanmaya mâl olmuştu. 

Bugün gelinen noktada Türkiye’de siyaset evveli aratmayacak şekilde ilerliyor. Yeni bir seçim hazırlığı sürecine gidilirken gördüklerim Türkiye’de hür demokrasiye olmayan inancımı perçinlemiştir. Yapılan temayül yoklamaları, toplum anketleri ve alınan görüşler. Milleti temsil makamına oturacakların millet tarafından kabul görebilmesi için yapılan bir sürü hazırlık. Ancak iş hiçbir zaman böyle yürümüyor. 

Türkiye’de milletvekili olabilmenin ön şartı halkın seni kabul görmesi değildir. Burada önemli olan sadakat ve liyakat arasındaki dengedir. Herkes içine bulunduğu siyasi hareketin genel başkanını sever. Sevmekle birlikte mensubiyetinde olduğu şuurun temsil makamının en tepesinde olduğu için ona büyük bir saygı duyar. İşte bu genel başkan da gücünü “millet”  dediğimiz topluluktan alır. 

Demokratik sistemlerde milletin tamamı meclis dediğimiz parlamentoda çatısı altında temsil edilemeyeceğinden dolayı kendisi adına söz söylemesi için kendisi içinden adaylar çıkartır. Bunlar değişik siyasi görüşlere sahip olabilirler. Ancak bunlar halkın belirlediği insanlardır.

Dün itibari ile tüm partiler seçim için milletvekili adaylarını açıkladılar. Sultan Süleyman’dan bu güne kadar yaşanan tarihi birikim ve Demokrasi tarihimiz bizi yine yanıltmadı. Ortaya çıkan sonuç liyakat değil yine sadakat oldu. 

Aday olanlar kötü insanlar değil belki. Belki farklı meslek kollarında çok iyi işler yapacaklar. Türkiye’de hiçbir siyasi parti vatandaş ne istiyor diye bir kaygı içerisinde değil. Bizde temsil edilen görüş millete sadakat değil partiye sadakat şeklinde ilerliyor. 

Bu gidişat belki içimizden faydalı insanlar çıkartacaktır. Tıpkı Sokullu gibi bir devlet adamı kazanacağız. Ama Sokullu bir donanma hafızasının topyekûn silinmesinin başlangıcı olmuştu. Bizim bugün sadakat için liyakatinden vazgeçtiklerimiz neyimizi kaybettirecek bizlere bir düşünün bakalım?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *