NESİN SEN

Bir avuç toprak biraz da suyum ben,
Neyimle övüneyim işte buyum ben.
Yunus EMRE

İmtihan dünyası bir âlem içinde acı tatlı sayılı bir süreci yaşamakla meşgulüz hepimiz. MASA, KASA, NİSA sacayağında kimimiz parayla, kimimiz makamla ve kimimizde kadınla imtihan ediliyoruz.

Hani Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan damadı Osman Gazi’ye nasihatinde dediği gibi;

“Ey oğul, üç kişiye acı; cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene…”   

Bize geçici bir emanet olarak verilen sağlığımız, ömrümüz, paramız, malımız, mülkümüz, evlad-ı ayalimiz, makam ve saadetimizin yekûnu bir rüzgâr, bir sarsıntı ve bir sel ile elimizden uçup gidiveriyor. Tıpkı son depremde olduğu gibi.

Masterchef Mehmet’e televizyon muhabiri soruyor ya hani;

“Yemek dağıtırken yaşadığınız bir garip anı oldu mu, sizi etkileyen bir durum yaşadınız mı” diye. Mehmet Şef gözleri dolu dolu olarak şu cevabı veriyor;

Biri var geldi çekinerek. Bir kâse çorba ve pilavı uzatırken gözleri sürekli yere bakıyordu. Biraz üsteleyince adeta boşaldı bana ve şöyle dedi;

“Benim depremden önce iki arabam, fabrikam ve apartmanım vardı. Bir gün sonra işte sizden bir kâse pilavı almaya bile utanarak geliyorum…” 

Aynı depremin öncesinde üç kuruş daha fazla para için evinden çıkardığı kiracısının depremden hiç zarar görmeyen kiracısının yerleştiği gecekondusuna sığınan apartmanın sahibi ve yine kiracısına depremden önce;

“Üç bin lira veremezsen evimden derhal çık..” diyen ev sahibi ile depremden sonra moloz yığınına dönen apartmanın önünde teneke içinde ateşte ısınmaya çalışan ev sahibi ile kiracısının o fotoğrafı ne kadar ibretliktir idrak edebildiniz mi?   

Karun’a kalmayan bu dünyada her felaketin akabinde kendi kendimize her ne kadar hiza versek de bir müddet sonra aynı yalan dünyanın aynı sahte dünyasına hırsımızla, nefsimizle, kinimizle, ahlaksızlığımızla maalesef devam ediyoruz. Kâr marjinali en yükseğe, ev kiralarını fahiş bir çizgiye çıkarabiliyoruz. Karaborsacılık aynen devam ediyor. Yine aynı haramları yemeye üstelik artırarak devam edebiliyoruz. Yine yetimin başına üşüşüyor ve malını gasp etmeye çalışıyoruz.

Hak edeni değil de yakın akrabayı, eşin dostun evladını, liyakatsiz olanı, garibi değil de zengini, nüfusu olanı tercih ediyoruz. Hani bir karikatür vardı sosyal medyada gördüğüm. Bir belediye başkanı oturmuş karşısında üç kişiye diyor;

“Bana bakın ha bundan sonra belediyemize yakın akrabayı kesinlikle almayacağız. Herkes ona göre tedbirini alsın…” Birinci oturan diyor;

“Emrin başım üstüne enişte..!”İkinci oturan diyor;

“Hay hay pekâlâ amcacığım” ve üçüncü oturan da diyor ki;

“Notumu aldım dayıcığım…”

Evet, önce kendi nefsime sonra siz değerli okurlarıma ve tüm insanlara tek tek soruyorum;

“NESİN SEN...?!!!!”

YORUM EKLE
YORUMLAR
Soner SOYDAŞ
Soner SOYDAŞ - 1 yıl Önce

TEBRİK EDİYOR, DÜŞÜNCELERİNE AYNEN KATILIYORUM.