Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7078 %0.01
50,2018 %0.06
5.909,06 % 0,12
ÖNCE AHLÂK

ÖNCE AHLÂK

YAYINLAMA:
"Kuşkusuz sen (Ey Habibim) büyük ahlak üzere gönderilmişsin”
Kalem Süresi-4

Rahmetli Atatürk’ün çok beğendiğimiz; “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” veciz sözünü sadece spor alanına değil, sosyal, kültürel, eğitim ve içtimai hayatımızın her kademesine uygulamadığımız müddetçe başarıya ulaşmak hayalden öteye gidemez.

Bu yazıyı kaleme almama vesile olan Milli Şairimiz Merhum Mehmet Akif’in yaşadığı ibretlik bir hatırası vardır ki paylaşmayı son derece faydalı görüyorum.

Zamanında İslam ve Türk âleminin dertleri ile dertlenen, kendini aziz milletine adayan ve Asım’ın Neslini yetiştirme gayretinde olan Mehmet Akif,  1900'lü yıllarda Berlin'e gidiyor. Bir zaman orada kalıyor ve ülkemize döndüğünde Avrupa’yı merak edenler ona can alıcı şu soruyu yöneltiyorlar;

"Üstad yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlatır mısın, Avrupa nasıldı?"

Üstad beklediği bu klasik soruya iki cümlelik de olsa hepimizi bir iç muhasebesine götürecek olan o meşhur cevabını verir;
 
İşleri var bizim dinimiz gibi, dinleri var bizim işimiz gibi..

Bundan daha kısa ama çok daha düşündürücü, dahası her yaştan hemen herkesin anlayabileceği ve hemen bir iç sorgulamasına gideceği bir cevap olabilir mi?
 
Biz şike yaparız ama yapmayız deriz. İtalya’nın en önemli takımı dünya devi küme düşürülür bizde ise bir takımı kurtarmak için kırk kapı zorlanır. Adalet mevhumu ve masum yürekler yaralanır. Medya, siyaset, bürokrasi, STK ve hemen her şey adaleti değil adaletsizliği baş tacı ederler.   

Temizlik imanın yarısıdır” diye biliriz ama uygulamaya gelince bundan bihaber yaşamaya çalışırız.
 
Çalışmak ibadettir” diyen dinimizi bilmeyiz ve yan gelip yatarak her şeyi devletten beklemeyi inanın kâr sayarız.

Bir masumu (insanı) öldürmek tüm insanlığı öldürmektir” diyen dinimizin tam tersine eşimizi, çoluk çocuğumuzu sebepsiz yere öldürmekten çekinmeyiz.

Ancak her yerde ve her ortamda dediğimiz gibi “Elhamdülillah Müslümanız.” 

Gelin bu bağlamda önemli bir zatın ifadelerine kulak verelim;

Lafla Müslüman olmak yetmiyor. İbadet kadar muamelât da önemli! Allah’tan korkmak, ahlâkı düzeltmek, nefsi iyi terbiye eylemek, insanlarla iyi muaşeret ve muameleye çok gayret etmek, kimsenin ahını almamak, şeytanın tuzaklarına düşmemek için çok dikkatli ve müteyakkız olmak, imtihanı kaybetmemeye çalışmak, iki günlük dünya hayatı ve beş para etmez dünya menfaati uğruna ahireti zarara uğratmamak, ebedî saadeti elden kaçırmamak lazım.

Allah hepimizin yardımcısı olsun, hakkı hak olarak göstersin, îfâ ettirsin, batılı batıl olarak göstersin, ondan korunmayı ve sakınmayı nasip eylesin!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *