Yaşatmak da Öldürmek Kadar Uzakta

Toprakla uğraşmak çok güzel. Toprağın insanı yordukça gençleştiren bir gücü var. Küçük bir hayal kuralım. Bir bahçeniz olsun. Ne kadar istiyorsanız o kadar da büyük olsun. İçinde her ne istiyorsanız o olsun. Durmayın toprağın büyüsüne kapılın. Mesela yağmur yağsın ve o güzel toprak kokusunu koklayın. Bahçenizi istediğiniz gibi de düzenleyebilirsiniz. Ancak günlerden bir gün, sizin değer verdiğiniz, uğraşıp, didinip güzelleştirdiğiniz bu bahçeye bir hayvanın zarar verdiğini fark edin. Örneğin bir domuz sürüsü. Belki de bahçenizde arı kovanlarınız var ve bir ayı saldırısına uğradınız. Emeklerinizin hepsi çöp oldu. Kızgınsınız. Aklınızdan ilk geçen şey o hayvanları bulup öldürmek.

Benzer olaylar dünyanın her yerinde yaşanıyor. Sadece ülkemize has bir durum değil. Örneğin Afrika' da yapsaydınız bu bahçeyi bir fil saldırına uğramış olurdunuz. Lawrence Anthony isimli bir kişinin başına gelenler tam da burada ilgimizi çekiyor. Afrika' da yaşayan bu kişinin bahçesi gerçekten de vahşi fillerin saldırısına uğramış. Hatta etrafındaki arkadaşlarının da bahçeleri, toprakları vahşi filler tarafından talan edilmiş. Ancak Lawrence beklenenin aksine eline silah alıp filleri öldürmemiş. Hayvanlarla az çok ilgilenen bir kişi Dog Whispirer ( Köpeklere Fısıldayan Adam) ' ı tanır. Köpeklere fısıldayan adam köpeklerde bulunan davranış bozukluklarını tıpkı bir insanın psikolojik incelemesini yapar gibi inceleyerek çözer. Afrikalı Lawrence' da filleri öldürmek yerine fillere fısıldamaya başlamış. Yalnız burada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bazen fillerin eğitildiğini görebilirsiniz. Oysa Lawrence eğitilen fillere değil tamamen vahşi fillere fısıldamaya başlamış.

Peki filler nasıl hayvanlar? Filler aileler halinde yaşarlar ve sürü lideri en yaşlı olan dişi üyedir. Çünkü en yaşlı üyeler hazinedir, yılın hangi günü nerede olmaları gerektiği, göç ederlerken nerelerden gitmeleri gerektiği gibi her şeyi onlar bilirler. Başka bir ilginç özellikleri ise tıpkı insanlar gibi yas tutmalarıdır. Ölen üyeye karşı empati yaparlar. Saldırı anında ise birlik olur, en küçük yavrunun dahi başı dertte olsa birlikte yardımcı olmaya çalışırlar.

Lawrence öldürmeyi değil de yaşatmayı seçince filler artık bahçeleri talan etmemeye ve insanlarla iyi geçinmeye başlamış. Bir çok fil de bu sayede ölümden dönmüş. Bahçesi talana uğrayan biri fili öldürmeye çalışırken Lawrence müdahale ederek kurtarmış. Ancak ne yazık ki esas adamımız Lawrence 2 Mart 2012 günü evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiş. Olaydan tam 12 saat sonra eve bir fil ailesi gelmiş. İlginç olan ise bu fil ailesinin tam 12 saatlik yoldan gelmiş olmasıdır. Filler Lawrence öldüğü an yola koyulmuşlar. Bir gün içinde başka bir fil ailesi daha gelir eve. Bu filler ise daha uzaktan gelmişlerdir ve yine Lawrence' ın öldüğü saat yola koyulmuşlardır. Gelen fillerin çoğu Lawrence' ın hayatını kurtardığı fillerdir. Eve gelen filler bir süre evin etrafında kalarak yas tutarlar. Fillerin Lawrence' ın ölümünü hissetmiş olması halen daha bir muamma olarak karşımızda bekliyor.

Yaşanmış olan bu hikaye bize öğretiyor ki; konu doğa ve hayvanlar olunca her zaman başka bir seçeneğimiz var.  Bize zarar veren hayvanları öldürmek ilk akla gelen olsa da yaşatmak da öldürmek kadar uzakta.


YORUM EKLE