Ara
Gümüşhane
Açık
19°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,1901 %0.22
47,1146 %0.08
4.335,04 % 1,20
SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN  ve  MEHMET AKİF ERSOY

SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN ve MEHMET AKİF ERSOY

YAYINLAMA:

Tarih, hakikatin en büyük şahididir. Sultan II. Abdülhamid Han'a yönelik ağır eleştiriler, özellikle Mehmet Akif Ersoy gibi kalemi güçlü isimler tarafından dile getirilmiş, hatta zaman zaman sınırı aşan ifadelere varmıştır.

Şu dizeleri milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Sultan II. Abdülhamid Han için yazmıştır:

Âh efendim, o herif yok mu, kızıl kâfırdi:
Çünkü bir şey tanımaz, her ne desen münkirdi.
Ne edeb der, ne hayâ der, ne fâzîlet, ne vakar;
Geyirir leş gibi, mu´tâdı değil istiğfar:
Aksırır sonra, fütûr etmiyerek burnumuza…
Yutarız, çare ne, mümkün mü ilişmek domuza
Savurur balgamı ta alnımızın ortasına,
Tükürürmüş gibi taşlıktaki tükrük tasına!
………………………………………..    
Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,
“Bu bir câni!” dedin sürdün, ya mahkum eylendin hapse.
Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdana, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se…
Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblis’e
……………………………………………………


Ancak yıllar sonra tarih, Sultan II. Abdülhamid Han’ı haklı çıkarmış, Osmanlı Devleti’nin onun ardından hızla çöküşe sürüklendiği görülmüştür.

O dönemde, Mehmet Akif ve birçok aydın, II. Abdülhamid’in yönetim şeklini baskıcı bulmuş, İslam birliği idealiyle yola çıkan bazı isimlerin etkisinde kalarak onu ağır bir dille eleştirmiştir. Fakat geriye dönüp bakıldığında, Sultan’ın feraseti, devletin bekası için aldığı zor kararlar ve en önemlisi Osmanlı’yı 33 yıl boyunca ayakta tutma başarısı, inkâr edilemez bir gerçektir. Onun devrilmesinin ardından gelen karmaşa, Balkan Savaşları, ardından I. Dünya Savaşı ve Osmanlı’nın yıkılışı, aslında Sultan’ın devleti nasıl bir felaketten koruduğunu ortaya koymuştur.

Sultan II. Abdülhamid Han’a en ağır ithamlarda bulunanlar arasında yer alan Rıza Tevfik’in yıllar sonra kaleme aldığı pişmanlık şiiri, tarihi bir ibret vesikasıdır. Ne yazık ki bu tür pişmanlıklar, ancak iş işten geçtikten sonra ortaya çıkmaktadır. Geçmişte Sultan’a yapılan haksız suçlamalar, onun dirayetli yönetimini anlayamayanların, zamanla gerçeği idrak etmesiyle yerini bir özleme bırakmıştır. Onu zalim ilan edenler, çok geçmeden onun adaletini aramaya başlamıştır.

O zamanlar  Sultan II. Abdülhamid Han’a en ağır ithamlarda bulunan Rıza Tevfik iş işten geçince şu şiiri yazarak pişmanlığını dile getirmiştir:

Nerdesin sevketlim, Sultan Hamid Han? 
Feryâdım varır mı bârigâhina? 
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Su nankör milletin bak günâhına.

Tahkîre yeltenen tâc ü tahtını
Denedi bu millet kara bahtını
Sınadı sillenin nerm ve sathını
Rahmet et sultanım suz-i âhına.

Târihler ismini andıgı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan; 
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî Padişâhına!


“ Pâdişah hem zâlim, hem deli “ dedik,
Ihtilâle kıyam etmeli dedik; 
Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik; 
Çalıstık fitnenin intibahına.

Son pişmanlık neye yarar…..

Şair Eşref’te Sultan II. Abdülhamid Han’a ağır küfürler etmiş ama İttihat ve Terakki yönetime gelince Sultan II. Abdülhamid Han’ı mumla arandığını ifade etmiştir. 

Son pişmanlık neye yarar…..

Tarih sadece geçmişi anlamak için değil, geleceğe ışık tutmak için de vardır. Yanlış insanlara inanarak, sahte kahramanlar peşinde koşarak, milletçe büyük bedeller ödemişizdir. Geçmişte Osmanlı’yı felakete sürükleyen hataların benzerlerini bugün de yapmamak için uyanık olmalıyız. Devleti yönetmeye talip olanların kim olduğunu, neyi temsil ettiğini ve kime hizmet ettiğini iyi analiz etmeliyiz.

Bugün Ukrayna örneğine bakarak da benzer bir oyunun nasıl sahneye konulduğunu görebiliriz. Batı destekli lider değişimleri ve içeriden yıpratma politikaları, devletleri güçsüzleştirmenin en bilindik yoludur. Ukrayna’nın eski Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko sonrası yaşadığı karmaşa ve ülkenin büyük kayıplar vermesi, bu tür planların nasıl işlediğini gösteriyor. Ne yazık ki, bugün de benzer senaryoların farklı coğrafyalarda sahnelenmek istendiğine şahit oluyoruz.

Unutulmamalıdır ki, tarih tekerrürden ibaret değildir; ders alınmazsa tekerrür eder. Sultan II. Abdülhamid Han’ı anlayamayanlar, yıllar sonra onu mumla aramıştır. Bugün de geçmişin hatalarına düşmemek için basiretle hareket etmeli,  SAHTE KAHRAMANLARA aldanmamalıyız.

Ders almazsak, Müslüm GÜRSES’in dediği gibi Son pişmanlık neye yarar…..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *