BABAMIN ARDINDAN...

“Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun, uyanamadın olacak
Kim bilir, nerede, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali musalla taşında…”

Tarih 12 Aralık Perşembe. Sabah saat 9,00. İş yerinde cep telefonum çaldı. Arayan Gümüşhane’den eniştem Temel Bey. Telefondaki ses tonu büyük acının habercisiydi.
Belli ki emir mülkün sahibindendi.
Babam için mülkten tahliye kararı verilmişti…
Gönül dünyam alabora olmuştu. Gök kubbenin üzerime düştüğünü hissettim. Acım derindi.
Kara kışın karları üzerime yağıyor çığ altında kalmış çaresizlik içerisinde Hızlı Trenle Eskişehir Ankara hattından aile efradı ile birlikte Gümüşhane’ye gecenin geç vaktinde ulaştık.

Eskişehir-Gümüşhane hattında uzun süren yolculuğumuzda bizlere ulaşan derin acımızı hiç durmadan paylaşan dostlara müteşekkirim.

Eve varınca her defasında bizleri yüzündeki o narin tebessümle karşılayan “oğlum hoş geldin” deyip boynumuza sarılıp iki gözümden öpen babam hakka yürümüştü…
Be sefer gözü yaşlı akrabalarımız karşıladı bizleri.

Sabahın seher vaktinde babam için gözyaşına karışan dualar…Fatihalar.. ve dahi tevhitlerle günün ilk ışıkları altında hastanenin yolunu tuttuk.
Devlet Hastanemizin muhterem din görevlileri kadim dostlarım Ömer ve Adem hocalarımızın riyasetinde birlikte yapılması gereken dini görevleri gönül huzuru içerisinde dualarla yaparak kıyamet günü rabbimizin huzuruna çıkacak beyaz elbisesini babama giydirdik. Adeta bizlere tebessüm ediyordu.
Devlet hastanesindeki işlerimiz bitince ayrıldık Gümüşhane’den…
O çok sevdiği bir yıldır annemin rahatsızlığı sebebiyle fazla gidemediği Dörtkonak Köyüne doğru hiç ayrılmamak üzere yola çıktık.
İkisuya doğru ilerlerken babamla birlikte köye gidiş yolculuklarımız geldi aklıma.
Yoğun duygu sarmalında köy yolunun kıvrımlarında geçmişteki o tatlı sohbetlerimiz düşüyor gönlüme…
Rahmetli Recep amcanın minibüsündeki yolculuklarından örnekler verirdi.
Hasköyün altı mevkisi mola yerimizdi. Eryılmazların kahvehanesinde birkaç bardak sıcak çay içmeden ayrılmazdık namı değer geven pazarından.
Gümüşhane’ye her gittiğimde Yaz tatilinde özellikle ramazan aylarında mahalle komşularımızla uğrak yerimizdi burası. Birlikte alışveriş yapar köye dönerdik.
Oruçlu iken zaman geçsin diye Serigas-Karamustafa hattına merhum Ali amcanın yanına gider üç beş kelam ederdik. Geçmişi yâd edip hayat hikayelerinden bazılarını bizlerle paylaşırdı…

Cansız bedeni son defa İkisudan- Godilbahçeden- Hasköyden – Serigastan sessizce geçiyordu.
Bu kez cenaze aracının içerisinden kendi hal lisanıyla etrafıyla vedalaşıp köye doğru ilerliyorduk.
Cuma namazına üç beş dakika kala ulaştık Dörtkonağa.
Beyaz gelinliğini giyen köyümüz kışın soğuğuna inat sıcak bir günde karşıladı babamı ve dostlarını.
Musalla taşına çıkan her fani gibi bizlere son kez en önemli nasihatini yaparak fani âlemden ebedi âleme olan yolculuğunun sonuna gelmişti.
Cenazesine katılmak için kar kış demeden yollara düşen dostları Ulu camiye sığmadı. Yer bulmakta zorlanan cemaat karlar üzerinde namaz kılmak zorunda kaldı.
Cenaze namazını Trabzon’dan gelen gönül dostum  İlahiyatçı Seyfullah ŞEN bey kıldırdı. Muhteşem belağatı, bilgisi ve muhabbetiyle bizlere farklı bir manevi atmosfer yaşattı. Allah razı olsun.
Sevenlerinin omuzlarında ulaştı aile mezarlığına…
Vasiyeti üzerine Turhanlı aile mezarlığındaki o çok sevdiği anne, baba ve kardeşlerinin yanına defnedildi. Ruhun şad mekanın cennet olsun canım babam…

Ebedi istirahatgahına ,  kardeşim Önder ile birlikte -dostların yardımıyla- dualar Fatihalar ve Yasinler okunurken göz yaşları altında yerleştirdik.
Henüz toprağa verilmeden babamın ruhu için çok kısa sürede hatim indirerek gönül dünyamızı serinleten Hafız İmdat Zor Kardeşim, Dörtkonağın unutulmaz eski imam hatiplerinden Trabzon’dan katılan kadim dost Cemil Uzuner Bey, Köyümüzün şimdiki din görevlileri Hüseyin YAVUZ ve Ömer KALAYCI Hocalarımızın kuran tilaveti ve Seyfullah Şen Beyin o muhteşem duasıyla  hakka uğurladık babamı…

Dostlarım netice olarak vakti geldiğinde ne bir an geri bırakır, ne bir an ileri alınır ölüm. Lakin ölmek yoktur; Mü'min için sonsuzluğa uçmaktır ölüm. Sonsuzluğun tanımsız renkleri arasında cennet güllerini koklamaya hicret etmektir ölüm.

Yüce Allah, çok sevdiğin Hz. Muhammed (S.A.V)’ine, Ehl-i Beytine ve hak dostlarına komşu; cennette hulle biçen İdris nebiye arkadaş eylesin… Ruhun şâd olsun babam!
YORUM EKLE