Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7052 %0.02
50,2084 %0.09
5.959,76 % 0,97

İSTANBUL'UN FETHİ -1-

YAYINLAMA:
Osmanlı padişahlarının yedincisidir. İstanbul’un fatihi olup, İkinci Murad Hanın oğludur. 30 Mart 1431 (H. 833) Pazar günü Edirne’de dünyaya geldi. Annesi Candaroğulları ailesinden Hadîce Âlime Hüma Hatundur. Küçük yaşta tahsiline ve yetişmesine çok ehemmiyet verilen Şehzade Mehmed devrin en mümtaz âlimlerinden ilim öğrendi. İlk hocası Molla Yegân’dı. Fethin müjdelenmiş sultanıydı.

İstanbul'un Fethinden evvel ilahi Mu'cize ve Müjdeyi hatırlayalım. Ondan sonra Fethi anlatmaya çalışalım. Peygamber Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde: “Konstantiniyye (İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker ne güzel askerdir.” buyurmuşlardır.

Kur’an-ı Kerim'de, Sebe Süresi'nin 15. Ayetinde geçen; “Allah tarafından koruma altına alınan güzel bir belde vardır.” Bu Ayette yaşanılan çok güzel bir belde(yer) ye işaret ediliyor. Molla Camii Hazretleri (İslam Âleminin büyük âlimlerinden) , bu Ayet-i Kerime'yi incelemiş ve cümledeki harflerinin “Ebced ” Heasbına göre toplam, 857(hicri) , Miladi 1453 yılını gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu Ayet-i Kerime’de Fethin Mu'cizesi gizlidir. Ancak “Kalp Gözü” açık olan din âlimleri bu sırrı çözebilmiş. Bu müjde yaklaşık 857 yıl sonra gerçekleşmiştir.

“Kevser Süresinde”; “İnna E’tayna Kel Kevser, Fesalli Lirabbike Venhar...” ın içerisinde bulunan “Kel Kevser Fe” harflerinin Ebced Kodu, toplam; 857 çıkmaktadır. Bu da Hicri 857, Miladi 1453 yılına tekabül etmektedir. Bu Süre’de de İstanbul’un Fetih tarihine işaret edilmektedir.

“Kevser” Peygamberlere verilen nimet, Fetih manalarına gelmektedir. Bu “Kevser” yani “Fetih” aynı zamanda Peygamber Efendimizin adını da taşıyan Mirasçılarına da verilirmiş. İşte bu “Kevser yani Fetih” Hz. Fatih Sultan Muhammed Han’a da verilmişti. “Kel Kevser”den sonra gelen “F” Harficeri bir kelimenin başına gelince, aciliyet gerektirir. Yani “Kevseri sana verdik, hemen(zaman geçirmeden) Namaz kıl, Secde’ye git” mealine göre hareket eden Fatih, İkindi Namazını kılarak hemen Secde’ye gitmişti. Konunun başında ifade ettiğimiz gibi, her iki Süre’de de İstanbul’un Fetih Tarihi gizlidir. Bu iki Süre’de gizli olan 857 rakamı, 1453 yılında gerçekleşecek olan Türk Fetih Tarihinin Kur’an’da var olduğuna ve Kur’an-ı Kerimin’de Türkler’in varlığına üstü kapalı değindiğini görmekteyiz.

Mübarek Ayet-i Kerime'nin ve Hadis-i Şerif'in sırrına mazhar olabilmek için, Peygamber Efendimiz'in vefatından 56 yıl sonra, Abdurrahman Bin VELİD kumandasında bir İslam Ordusu İstanbul'u almaya geldi. Bu Ordunun bir özelliği vardır: Hepsi de SAHABİ, yani Resulullah'ı gören insanlardı. Bu Ordunun arasında 90 yaşında, aksakallı Eyüp SULTAN da vardı. Peygamber Efendimizi yedi ay evinde misafir etmiş, Bedir, Uhud, Hendek Gazalarına katılmıştır. Hicrî 52. yılda Muaviye oğlu Yezid kumandasındaki Müslümanlar İstanbul'u kuşattılar. İslâm akîdesinin dünyanın dört bir yanına yayılması husûsunda çok canlı ve diri bir gayrete sahip olan Müslümanlar İstanbul'un fethi ve İslâm devletinin sınırlarına dahil olmasını şiddetle arzuluyorlardı. Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârı bu seferin hazırlanması için çok çalışmış ve sefere karşı çıkanlara öğütlerde bulunmuştu. Uzun bir yolculuk yapan Ebû Eyyûb yaşının çok ilerlemesinden dolayı İstanbul'a yaklaştıkları bir sırada hastalanmış, Yezid'e, öldüğü takdirde cenazesinin hemen gömülmeyerek ordunun varacağı en ileri noktaya kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyet etmişti. Burada defnedilen Ebû Eyyûb Müslümanların İstanbul'da bir sembolüdür.

Fatih,  1453 tarihinde büyük ordusiyle İstanbul önüne geldiği zaman bütün bu rivayetleri biliyor,  Eba  Eyyub’un  kabrini  bulmak  istiyordu.  Padişah bu isteğini hocası Ak-Şemsettin’e iletti ve Şeyh Eba Eyyup’un kabri olduğunu bildirdiği yer bir iki arşın kadar kazılınca bir beyaz mermer çıkacağını anlattı.  Orası kazıldı,  Ak-Şemsettin’in dediği gibi beyaz mermer meydana çıktı,  mermerin üzerinde  “Haza kabri Halit İbni Zeyd”  ibaresi yazılıydı. Eyüp Sultan’ın kabrinin bulunmasından sonra burada şehrin ilk külliyesi oluşturuldu ve Osmanlı Padişahları asırlar boyunca Eyüp Sultan Türbesi’nde kılıç kuşanarak Eyüp Sultan’a verdikleri önemi göstermişlerdir.

NOT: Bu metin TV5’te İstanbul’un fethiyle ilgili yapmış olduğum ve yayınlanmış bir belgesel çalışmamın metnidir.
AKLINIZ ve GÖNLÜNÜZLE YOLUNUZ AÇIK; ALNINIZ AK OLSUN.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *