Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7052 %0.02
50,2084 %0.09
5.959,76 % 0,97

Osmanlı'nın Dersimi

YAYINLAMA:
1937-1938 yılları arasında yaşanan Dersim olayları kayıtlara “Dersim İsyanı” olarak geçmiştir. Bu isyan, Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılan konularından biri olma özelliğini hep korumuştur. 1937 – 1938 yıllarında Dersim’de vuku bulan olaylar başkaldırı mı? İsyan mı? Tedip ve Tenkil mi? Islah hareketi mi? Asayiş meselesi mi? Bu sorular etrafında şekillenen konuya  verilen cevaplar, herkesin bulunduğu konuma ve yere göre değişmektedir.
 
Bu yazımızda, 1514 yılında Osmanlı Devleti hakimiyetine giren Tunceli bölgesinin Osmanlı hakimiyeti altındaki durumu hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.
 
 
Dersim 1514 Yılında Yavuz Sultan Selim Tarafından Fethedilmişti

Dersim, yani bugünkü Tunceli bölgesi İslam öncesi dönemlerde Sümerler, Asurlar, Medaniler, Persler, Lidyalılar, Urartular ve Bizansların hâkimiyetinde tarih seyri içinde el değiştirdiği görülmüştür.1087 Çağrı Bey idaresindeki Selçuklular sonrası dönem bölgenin kesintisiz olarak Türk-İslam hâkimiyetine girdiği dönemdir.
 
Daha sonra bölge bir süre Akkoyunlu hükümdarı Şah İsmail’in hakimiyetine geçti. Bu hakimiyet 1514 yılına kadar devam etti. Şah İsmail, hâkimiyeti boyunca bölgede Şii anlayışını hâkim kılan çalışmalar yaptırdı. Nihayet Tunceli bölgesi 1514'te Çaldıran Savaşı'ndan sonra Osmanlı hakimiyetine girdi.
 
Osmanlı Devleti Dersim’de Bir Türlü Tam Otorite Kuramadı
 
Şemseddin Sami, meşhur Kamusu’l Alem adlı eserinde Dersim’i dağlı ve sarp bir bölge olduğunu ve bu özelliğinden dolayı da itaat altına alınamayan aşiretlerin bu bölgede devlet otoritesinden uzak bir şekilde yaşadıklarını ifade etmektedir. Osmanlı Devleti, 16 ve 17. yüzyıllarda bölgede hakimiyetini hissettirdi. Fakat daha sonra Osmanlı'nın zayıflamasına paralel olarak bölgedeki aşiret reisleri ve ağalar güçlerini artırdılar. Tunceli bölgesi Tanzimat'a kadar merkezi otoriteden uzak bir şekilde yönetildi

Dersim Sancağı 1849’da Kuruldu

1839 Tanzimat Fermanı ile bölgenin genel olarak idari yapısı yeniden şekillendirildi. 1848 yılında yapılan bir düzenleme ile sancak hâline getirilen Dersim, Harput eyaletine bağlandı. İdari olarak Dersim sancağına Gürcanis, Kuruçay, Ovacık, Mazgird, Kuzican (Pülümür) ve Kemah kazaları bağlandı. Daha sonra kısa bir süre Harput’tan alınıp Diyarbakır‟a bağlanmasına rağmen coğrafi şartlar ve uzaklık münasebetiyle bu çok uzun sürmedi ve tekrar
Harput eyaletine bağlandı.
 
25 Aralık 1935 tarihinde 2884 sayılı Tunceli Vilayeti’nin İdaresi Hakkında Kanun çıkarıldı ve 4 Ocak 1936 tarihinde Dersim Vilayeti’in adı Tunceli olarak değiştirildi.
 
 
Tanzimat’tan Sonra da Bölgede Sular Durulmadı

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgelerden anlaşılıyor ki 1840‟tan itibaren bölgede asayişsizlik ve yerel başkaldırılar yoğunlaşmaya başlamış ve bu olaylar 1876 -1909 yılları arasında Osmanlıyı çok ciddi manada meşgul etmiştir. Devletin asker ve vergi alamadığı bölgeden, 1867 Nisan’ı itibariyle vergi alacağının yaklaşık olarak yüz yük kuruş olduğu Osmanlı arşivindeki belgeden anlaşılmaktadır. Yine devlete verilmesi gereken verginin mahalli beylerin elinde kaldığı, diğer ahalinin de başına buyruk hareket eden aşiretlere bakarak vergi ve asker vermekten kaçtıkları 4. Ordu Riyaseti tarafından Osmanlı Hükümetine bildiriliyordu.
 
Osmanlı Devleti Bölgeye Gönderdiği Müfettişleri Bile Teftiş Ettirmişti

Dersim’de asayişsizlik daha uzun yıllar devam edecek, bölge cumhuriyet devrine kadar devlet otoritesini tanımayacaktır. Mahalli beylerin kendi başlarına buyruk yaşamaya alışmış olmaları, bazı devlet memurlarının su-i istimalleri de halkın devamlı bir şekilde isyan halinde bulunmasına sebep olmuştu. Osmanlı Devleti, sadece devlet otoritesini tanımayan mahalli beylerle ve aşiretlerle uğraşmak mecburiyetinde kalmamış, aynı zamanda kendi memurlarının su-i istimallerini de gidermek için uğraş vermiştir. Öyle ki zaman zaman devlet, memurlarını teftiş etmek için gönderdiği müfettişleri teftiş etmek için yeni bir müfettiş göndermek zorunda kalmıştır.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *