MÜMİNLER KARDEŞTİR

“Firavun’a karşı olmak yetmez, Musa’nın da yanında olmalıyız”
Şehit Muhsin YAZICIOĞLU

Oldum olası sloganları sevmedim, sevemedim. Zira bu aziz millet ne çektiyse özünde hiçbir gaye ve mana bulunmayan sloganlardan çekti maalesef. Bu güzel ülke bin yıldan fazla tarihinde, yüz yıllık cumhuriyet döneminde sloganlardan, bize ait olmayan izmlerden, kavgalardan, kaostan, anarşiden, darbeden ve benzeri girişimlerinden çok çekti.

Bu millet birkaç ağacı bahane edenlerin gürültüsünü duydu da tek günahı bu aziz milleti ve değerlerini çok seven Başbakanımız Adnan Menderes ve hiçbir günahı olmayan yol arkadaşlarını darağacında sallandırdı. Bu ayıp bir kara leke olarak alnımızdan asla silinmeyecektir.

Bugün Adnan Menderes, Muhsin Yazıcıoğlu, Necmettin Erbakan, Recep Yazıcıoğlu, İskilipli Atıf Hoca, Kuran okumaktan ve okutmaktan başka bir suçu (!) olmayan onca alimi asanların isimleri bugün lağım çukurunda iken bu zulme reva edilen yukarıda isimleri yazılı kişiler ezelinden ebede kadar bu milletin sol yanında yaşamaya devam edecektir. Zira güneş balçıkla sıvanamaz öyle değil mi?  

Ve bu vatanın bu güzel evlatlarına bu zulmü reva görenlerin ahirleri berbat bir şekilde sanki bizlere birer mesaj verir gibi feci olmuştur. Bu aziz memleketin evlatlarını kumandası dışarıdan yönetenlerin aynı filmin senaryosu gibi kardeşlerin ellerine tutuşturdukları aynı silahla yaptılar. Aynı eller duvarlara kahrolsun yazılarını yazdı durdu. Aynı maskelerin arkasında içimize girerek bizleri adeta nakış nakış işlediler.

Zira Çanakkale örneğinde ki gibi bizim birbirimizle asla bir derdimiz yoktu. Zira Çanakkale’de toprağı az kazın altta koyun koyuna yatan insanların aynı vatan, aynı bayrak, aynı ülkü ve amaç uğruna can verdiklerine şahit olacaksınız. Orada yatanların biri Erzurumlu Dadaş Ökkeş, diğeri Rizeli Laz Hüseyin, bir diğeri Antalyalı Yörük Ahmet, bir diğeri Eskişehirli Çerkez Süleyman, biri Diyarbakırlı Kürt İbrahim, bir diğeri Karslı, Malatyalı, Gümüşhaneli. Kimi Sünni, kimi Alevi.           

“Bize her yer Trabzon” demekle nasıl her yer Trabzon değilse, “Altın kalpli insanların şehri” sloganı ile bizler de gerçekten altın kalpli olmuyoruz.

Bizler sloganlar değil fikirler üretmeliyiz. Bizler içimizde var olan kini, nefreti, adam sendeciliği, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın söylemini, her koyun kendi bacağından asılır sözlerini terk ederek Kur’anda buyrulduğu üzere;

‘İnnemel mû’minûne ihvetun’ ipine sımsıkı sarılarak gerçek saadete ulaşabiliriz.

Yoksa kendinden başkasını düşünmeyen, keşkelerle yaşayan, komşusundan, akrabasından ve tüm insanlardan vebalı imiş gibi kaçan, sürekli eleştiren, bağıran, çağıran, iftira maskesinin arkasına saklanan, garibin, yetimin hakkına tasallut eden, fahiş fiyat uygulayan, harama meyleden, helalinden gitgide uzaklaşan, günah ve haram girdabında git gide kaybolan kıblesi bozuk şizofren bir toplum oluruz.

Şizofren düzensiz motor hareketleri ve davranışları ile çocuksu hareketler, ajitasyon, hedefe odaklanmakta zorlanma, gereksiz ve abartılı hareketler, talimatlara direnç gösterme, direnme, uygunsuz ve tuhaf duruş şekli gibi belirtilerle hem kendini hem de içinde bulunduğu toplumu hastalığa, kaosa, geriye götürür.

O halde içimize yerleşen ve yerleştirilen bu şizofrenleri tedavi etmekle işe başlamalıyız.

Zira bizler çok iyi biliyoruz ki;

“Aciz insan şikâyet eder, asil insan idare eder, basit insan iftira eder, sabırlı insan azmeder ve şükürsüz insan da beddua eder.”

Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE