Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7052 %0.02
50,2084 %0.09
5.959,76 % 0,97

OMURGA

YAYINLAMA:
Omurga; birbiriyle eklemlenerek kafatasından kuyruksokumuna değin uzanan bir kemik ekseni oluşturan omurların tümü.

Söze böyle başlayınca biyoloji, fizyoloji anlatacağımız sanılmasın. Kemik ekseni oluşturmak diye açıklanan omurga yapısı için aslında “insanların çatısını, duruşunu, destek yapısını meydana getiren temel sistemin kendisidir” diye söylenir.

İşte bu sebepten dolayı bende derim ki bir omurga, biyolojik olduğu kadar, sosyolojik de ciddi öneme sahiptir. Biyolojik anlamda sekte yemiş, zedelenmiş bir omurganın, sürece bağlı olarak varacağı nokta da akıbeti felçtir. Bu benzer şekilde sosyolojik anlamda sekteye uğrayan bir omurgada akli, fikri ve vicdani felcin ta kendisi olarak ortaya çıkacaktır.

Düşünün, olaylar ve olanlar karşısındaki tutum ve davranışlar gün ve an itibari ile o kadar bitkisel tarzda bir algılanmaya dönüşmüştür ki etrafında olan onca haksızlığı, uğursuzluğu, vicdansızlığı, gören gözler âmâ, duyan kulaklar sağır, hisseden vicdanlar ise tamamıyla körelmiştir. İşte buda biyolojik anlamda dik durduğu görülen fakat sosyolojik anlamda ise yere yatmış ve tüm hissiyatını kaybetmiş bir hasta omurganın en iyi kanıtı olarak apaçık meydandadır.

Biyolojik anlamda vücudu dik tutan ve tüm sistemin iletim kanalı olan omurganın dik duruşu gibi sosyolojik olarak da bir sosyo-omurga dik duruşu gerekmez mi? Acaba !

Aslında sorulan sorunun cevabı çok nettir;

Daha anlaşılır olsun diye, bilinen bir çok atasözü ve tavsiyelerden yola çıkılsa, akıllara sayısız örnekler gelmez mi? Kültürümüzün her daim üstüne basa basa vurguladığı sayısız mana içerikli sözlerini idrak edemeyen bir omurga, ister taklalar, ister parendeler atsın, ister okusun, ister yazsın, karşısında düğmeler iliklensin, varsın dünyalığa sahip olsun, aslında dinsel, sosyal ve kültürel anlamda tamamı ile felç’e uğramış bir vicdandan öteye gidemeyecektir.

Gerçek olan omurga, gün ve dönemsel jargona göre yön almaz, her esen rüzgarın yönüne göre açılı duruşları olmaz, ne bir alt aklı nede bir üst aklı kullanmaz, asla ve asla yapay efendilere biat etmez,  olmadık grupların ardında boşa hiç mi hiç koşup durmaz.

Etraflı şekilde düşünürsek organik döngü hariç, sosyal hayatın içeriği anlamlı gelişen tüm olaylara karşı, bir sözün, bir özün ve bir duruşun varsa, işte o an gerçek bir omurganın sahibi olmak yolunda adımlar atılmış demektir. Çünkü gerçek olan bir omurga; sorgulama, sorma, düşünme, akıl etme, karşı durma, eğilmeme, bükülmeme, kırılmama, kopmama vb. gibi birçok değerler birikimine sahiptir. Bu değerler birikimi onun hem taban hem de tavan temelini oluşturan yegâne mesnetleridir. Kişi sosyo-omurgayı,  kültürel zenginliğin ve kültürel birikim değerleri ile elde ettiği zaman, aksını oluşturan sistem neredeyse minimum esneme ile organik yaşamını sonlandıracaktır.

Buda bizlerin veya sizlerin bir zamanlar yaşadılar ve öldüler diye hatırlandığımız anlarda, tüm akıllarda ve tüm anılarda matematiksel esneklik katsayımız olarak cümleler içinde mişli ve mışlı anlatımlarımız olacaktır.

Bu sebeple ;

Varın sosyo-omurgayı fazla esnetmeyin ki, sizden sonraki kuşaklar ve sizden olanlar, katsayınızı öğrenince utanmasın!!!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *