SAVAŞ VE ÇOCUK

“Müslüman elinden dilinden herkesin güvende olduğu kimsedir”
Hadis-i Şerif



Suriye'de bombardıman sonucu yaralanan yaşı 12'yi geçmemiş olan Suriyeli kızın kendisini tedavi etmek isteyen ve pijamasından küçük bir kesik çizen doktora gözyaşları ile yalvararak söylediği;

Amca ne olur pijamamı kesme, onu yeni aldım” sözleri karşısında eğer yüreğimiz dağlanmıyor ve gözlerimizden kanlı yaş gelmiyorsa bizlerin bırakın Müslümanlığını insan olduğumuzdan dahi şüphe eder hale geleceğiz.

Bu acı görüntü ve dünyanın dört bir yanında göremediğimiz yüzlerce çocuk var büyüklerin günahlarını çeken. Tarihte yerle yeksan olan Nemrut ve Firavunların yerlerine göz koyan zalimler var kendi halkına zulmeden. Nemrut ve Firavunların ibretlik akıbetlerini bile bile kan içmeye doymayan zamanımızın iblislerinin elbette ahirleri de berbat olacaktır. Bundan asla şüphemiz olmamıştır.

Evin bozulan televizyonu için gelen tamirci televizyonun arka kapağını söktüğünde televizyonun arkasında biriken ekmek kırıntıları karşısında şaşkınlığı ve olayın kahramanı olan evin henüz dört yaşındaki kızının;

Baba televizyonda karnı aç olan çocukları gördüğümde üzülmüş ve karınlarını doyursunlar diye oraya ekmek atmıştım” güzel itirafı sonrasında çocuklarımız kadar bu işin şuurunda olma derdimiz olması gerekir öyle değil mi?

Dünyanın herhangi bir yerinde Cehennem zebaniliğine soyunan baronların iştahası uğruna yapılan savaşların en çok etkilediği mazlumlar ve çocuklar olmaktadır. Gözyaşlarının rengi yoktur öyle değil mi? Hepimiz aynı renkle ağlarız. Bosna’da, Filistin’de, Myanmar’da, Mısır’da, Suriye’de, Kırım’da, Türkistan’da dünyanın en ücra köşesinde dini, ırkı, mezhebi, rengi ne olursa olsun hangi mazlumun kanı akıtılıyorsa o kanlı gözyaşları o zalimleri boğacaktır.  

Ve bizler. Sözüm ona inananlar. Konuştuğunda mangalda kül bırakmayanlar. Sözde barış müdavimleri. Bu iğrenç tablo karşısında söyle hangi taraftasın sen? Dünyanın dört bir yanında Türk İslam coğrafyasını kasıp kavuran cehennem karşısında sen hangi durumdasın? Bu insanlık ayıbı karşısında tüylerin diken diken olmuyorsa, elinden ve dilinden gücün müddetince engel olmuyorsan yâda kalbinden buğz etmiyorsan bir iç muhasebesinin zamanı gelmedi mi dersiniz?

Çocukların başlarının koparılıp gözü yaşlı annelerin kucaklarına atıldığı bir manzara karşısında tabiri caizse üç maymunu oynayan sözde çağdaş dünya insanları neredesiniz? Hayvanlardan daha aşağı bir duruma dönüştüğünüzün farkında değil misiniz?

Ağlayın masumlar, ağlayın çocuklar. Gözyaşlarınız deryaya dönüşecek ve tüm zalimleri boğacak. Sizin kalplerinizi en iyi bilen O’dur. Sizin o minik ve masum dualarınız henüz dudaklarınızdan dökülmeden O’na ulaşacağının farkında olun.

Rabbim! Bizler sevgili habibin Efendimiz’in (SAV) Hendek Savaşı’nın olduğu günde yaptığı duası ile ellerimizi sana yöneltiyoruz ve diyoruz ki;

“Kitabı indiren, bulutları yürüten, hesapları çarçabuk gören, orduları bozguna uğratan Allah’ım! Onları da bozguna uğrat ve darmadağın et."
YORUM EKLE