Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7052 %0.02
50,2084 %0.09
5.959,76 % 0,97

TATİLE GİRERKEN...

YAYINLAMA:

Bu Hafta sonu karne heyecanı… İlk ve orta dereceli okullarda yarıyıl tatili başlayacak, öğrencilerde velilerde bir soluklanacak. Bu arada bu zaman aralığında çocuklarımızla kaliteli zaman geçirme adına az da olsa şımartılmadan zarar gelmez inancındayız.

Umarız ki eğitim sisteminde istenilen, yıllardır aranılan sistem yakalanır. Gerçi şimdiki sınav sisteminde sorular da bitevir yani. Soruyu hikayeleştireceğiz diye şekilden şekle sokmuşuz. Çok da anlamdıramadım aslında. Ya da bizim zamanımızın çok ötesinde olduğundan mıdır acaba? Kabullenmek zor geliyor olsa gerek.

Her ne kadar çocuklarımızın ve velilerimizin psiko-sosyal durumunu en akademik biçimde dile getirmeye çalışsak ta aşağıda sizinle paylaşacağımız fıkra tadındaki hikâye kadar halimizi özetlemeye yetiyor. Şöyle rahat bırakın gamzelerinizi, gülerek düşünelim. Öğretmenlerimiz umarız ki çocukları ev ödevine boğmazlar…))

Trabzonlu Temel Ağa'nın sevgili torunu Eda, kendisine verilen ödev ile başı derttedir... Eskişehir' e göç eden arkadaşı Niyazi'ye başına gelenleri mektupla şöyle yazar:

'Niyazicuğum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi  ödevini önüme koydi.

Bi yandan da ağlay. Zaten dertlerini hep bağa açar.

Dedi ki;

-'Habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarın öğretmen beni dövecek.'

Dedum ki; 'Ağlama usağum, bunun içun öğretmen adam dövmez. Şimdi oni çözeruk.'

Ne mümkün Niyazi kardaşum:

Bi tirenlan, bi otobos aynı istasyondan kalkmışlar. Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy.

Otobos iki yerde onbeşer dakka istirahat vermiş. Tiren da bi yerde durmiş, 20 dakka su almiş. Otobos saatte 60 kilometro gidiymiş. Tiren 5 saat sonra gideceği yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmiş. Oğraştum yapamadum. Uşak ağlay. Derken bubasi geldi. O da çözemedi.

Diyrum oğa ki,

'damat, senun taniduğun tahsilli bi otobos şofori var ise oğa soralim, belki o bilebilur. Yahut ta sabah olsun ben uşagi şoforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasında belki tirenle yariş etmiş bi şofor vardur da bize nasihat verur, derdumuzu anlar'

Ha, biz bi yandan da usaga tireni tarif ediyruk. Tiren görmemis ki... Ne anasi görmiş, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum'dan Sivas'a gittiydum. Neysa kardaşum, o gece çok kizdum. Diyeceksun ki niye? Uşak daha incir ağacindan duti ayiramay; mezgiti gösteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduğuni sanay. Biz gelduk araba yariştiriyruk. Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eger varacaği saat önemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler sağa otobosun ineceği zamanı...

Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun?

Uşakcuklarda şarki yok, türki yok, oyun yok;

dayamuşlar  matamatiğu. Ayuptur... '

Sevgi ve Saygılar...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *