YEDİ GÜZEL ADAM 

Kahrolsun diye değil barış olsun diye,

Gönüllere yazıldı en güzel şiirler.

Yok olsun diye değil hep var olsun diye,

Kalemlere sarıldı en özel şairler. 

İsmail HAYAL 

Ailemizin televizyonu TRT ile Kara Lise diye nam salan Maraş Lisesinde yolları kesişen yedi güzel adamın ibretlik hikâyesini izledik bundan sekiz yıl önce. 

Seksen öncesinin acı hikayesi bu kadar gerçek ve bu kadar naif anlatılabilirdi. O yıllarda bu ülke üzerinde oynanan oyunların büyüklüğü, perde arkasında olanların içyüzü, içimize sokulan sağ ve sol çatışmaları, Alevî Sünni ayırımı gibi kasıtlı senaryolar ve bitmek bilmeyen zulümler. 

Ve o günlerde toplumu ayakta ve diri tutacak üstad Necip Fazıl Kısakürek'in ilaç gibi şifa veren ve gözlerimizi açan muhteşem konuşmaları. Ne diyordu bir konferansında  okuyalım dilerseniz; 

"Bu memleket gebe çocuklar. Lakin doğacaktan endişeliyim… Çünkü herkes bir avuç tohum ekti bu memlekete. Kimi diken, kimi keten, kimi gül, kimi sümbül… Gül mü tutacak, diken mi, sümbül mü boy verecek, keten mi, bunu zaman gösterecek. Fakat öyle bir düzen ki mümbit topraklar ketene, dikene tahsis. Güle sümbüle ise kayalar, taşlar mahsus. İşimiz zor çocuklar. İşimiz zor…"

Yedi güzel adam. Yedi aynı gaye ile çarpan güzel yüreğin hikâyesi. Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören,  Mehmet Akif İnan ve Ali Kutlay. 

Şiirler ve fikirlerin yol haritasını çizdiği muhteşem hikayeler. Nazım Hikmet ile Necip Fazıl'ı seven ve okuyan gençliğin kavgası değil birliği destekleyen muhteşem mesajları. 

Dün bu ülkenin güzel insanları üzerinde oynanan oyunların bu kutsal ve bereketli topraklarda asla bitmeyeceği, bitirilmek istenmediğinin şuurunda olması gereken gençlik. 

Bu ülke kökü dışarıda olan izmlerden çok çekti  Çok gencimiz ömrünün baharında bir hiç yüzünden kara toprağa girdi. Aynı silahı kardeşlerin eline verenler karanlık kapılar ardında sinsi sinsi gülerek ve de avuçlarını ovuşturarak sadece yazdıkları senaryoların akıbetini izledi durdu yüz yıllarca. 

Cumhuriyet'in bir asır sonrası öğrendik ki içimize kasıtlı sokulan izmler bizi birbirimize asla düşman edemez. 

Gençlik bilinçli, gençlik zararın nereden geldiğini biliyor. Gençlik okuyor ve sorguluyor. Bu gençlik bu ülkede darbeyi önleyen gençlik. Takkeli, kulağı küpeli, saçı uzun, burnu hızmalı fark etmez. Hepsi aynı vatan toprağında Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevî, Sünni bayrağımız altında yaşamaktan mutlu ve umutlu.

Ama biz yine temkinli olacağız. Duvarlara sloganlar değil birlik ve beraberlik üfleyen şiirler yazacağız. 

Ve şunu da çok iyi bileceğiz ki bu ülkenin kardeşliğe, paylaşmaya, okumaya, çalışmaya hem de çok çalışmaya ihtiyacı var. Rahmetli Atatürk'ün önümüze ışık tutan şu ifadesinde ki  gibi; 

“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar" bilincinde olmamız gerekir. 

Yok eğer kendi fikirlerimiz yerine birilerinin kasıtlı olarak bizleri ayrıştıran, ötekileştiren ve kindarlığa sevk eden fikirlerini rehber edinirsek işte o zaman işimiz çok zor çocuklar. 

O yüzden bu aziz topraklarda birliğimizi bozacak ve bizi barışa değil kavgaya sevk edecek her türlü oyuna karşı uyanık olma mecburiyetimiz olmalıdır. 

O kara günleri yeniden yaşamamak için bugünlere, milli ve manevi değerlerimize yürekten sahip çıkacağız. Vesselam...

YORUM EKLE