YUNUS’UN DİLİ

Bir önceki yazımıza Yunus ile son vermiştik, o halde bu yazımıza Yunus ile başlayalım. Dostoyevski; “hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık”, der biz de hiç mübalağa olmadan şöyle  söyleyelim:Hepimizin babası Yunus’tur çünkü bu toprak parçasını bize vatan kılan Yunus’tur, bu vatanın senedi, tapusu Yunus’tur bir yerlerde hala Yunus’un terennüm ettiğini görürseniz bilin ki senedimiz emin ellerdedir, vatanımız teminat altındadır.

Bir konuşmasından kıymetli şairimiz Yavuz Bülent Bakiler şöyle söyler: ”İngiltere’de bir gemi seyahatindeyken gemi kaptanı ile sohbet ediyorduk ve ona kızının 400 sene önce yazılan Shakespeare kitaplarını okuyup okuyamadığını sordum  ve kaptan bana şöyle cevap verdi, İngiltere’de Shakespeare okuyamayanlar aydın olamaz ve sonra saatine baktı dedi ki tam olarak şu saatlerde tuttuğum özel hoca kızıma Shakespeare okuması için ders veriyordur.

İran’da her evde Kuran-ı Kerim’den sonra 600 sene önce yazılmış olan Hafız Divanı bulunur,şimdi kendimize dönelim ve soralım Fuzuli Divanı’nı anlayabilen, okuyabilen, yahut adını duymuş kaç kişi vardır.Milletler kahramanlarıyla var olurlar, biz bu kahramanlarımızdan da bihaberiz, eğer aksini iddia edecek olan varsa lütfen söylesin şu an bu satırları okurken “Sultânü'ş-Şuarâ” Baki’den birkaç mısra okuyabilecek olan kaç kişi vardır?

Dillerinin ağır olduğu, fazlaca Arapça, Farsça kelimeler kullanıyor oluşları gibi görece haklı birkaç mazeret sayılabilir ancak ya Yunus? Köydeki ninelerimizle beraber Yunus bu topraklara karışmamalı.Her  şair muhakkak çok kıymetlidir ancak Yunus bizim için herhangi bir şair değildir.Eğer ki Türkiye bir mezarlık olarak düşünülürse mezar taşında Yunus yazar, Yunus bize sadece şiir armağan etmemiştir,dil, kültür, medeniyet için sağlam temeller hediye etmiştir.Türk milleti ile bu topraklar arasındaki bağ Yunus’tur, nereden geldiğimizi nereye gideceğimizi gösteren yıldız Yunus’tur.

Olmaz ya bir an için Yunus’u kaybettiğimizi düşünelim, mezarı taşı olmayan bir mezarlık olur canım Anadolu, yolunu kaybetmiş kutup yıldızını göremeyen bir kimseye benzer canım Anadolu.

Yunus’umuza bir de Mehmet Kaplan hocamızın gözüyle bakalım, hocamız şöyle söylemişti:” Hangi konuyu çalışırsam çalışayım masamın üzerinde Yunus Divanı bulunur ,bakarım ki bu çalıştığım konu ile ilgili Yunus’umuz asırlar evvelinden ne söylemiş”.

O halde Yunus’umuzun “Göçtü Kervan Kaldık Dağlar Başında” şiirini haddimiz olamayarak hatırlatalım çünkü şaheserler tavsiye edilmez hatırlatılır.

Biz yine de derviş Yunus’un miskin Yunus’un öğütlerine kulak verelim ve sözlerimizi eğri büğrü söylememeye çalışalım olur ya belki bizi de sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.
 

YORUM EKLE