Çamur Dağının Kızı (32)

Öğrenciler yavaş yavaş okula gelirken Müfettiş Hüsnü, Cemal öğretmenden aldığı cevapları not ediyordu. Okulun bahçesi cıvıl cıvıl olurken müfettiş, aldığı notları çantasına yerleştirdi, ayağa kalktı. 

-Senin bu köyden alınmanı, başka bir köye tayin olmanı önereceğim.

-Çözüm mü?

-Anlamadım?

-Başka köye beni vermenizle benim Çamur Dağından toprak taşımamı mı engelleyeceksiniz?

-Orası sana kalmış, dedi ve ayağa kalktı.

-Gidiyor musunuz?

-Evet.

-Öğrencilerimle konuşmayacak mısınız?

-Hayır. Ben sadece senin durumunu değerlendirmek için geldim.

-Yani özel hayatımı?

-Evet.

-O zaman çantanıza yerleştirdiğiniz notlarınıza şunu da ekleyin, “Benim özel hayatım beni ilgilendirir.”

-Çok dik kafalısın. Görevden alınmanı da önerebilirim.

-Hiçbir zaman, kimseye saygısızlık etmedim. Maarif müfettişi olarak benim mesleki yönümü değerlendirmekle görevlisinizdir. Özel hayatımı değil.

-Selahattin.

Koşarak gelen Selahattin’e:

-Gidiyoruz.

-Peki efendim.

Müfettiş Hüsnü, Selahattin’in kapıya kadar getirdiği ata onun yardımı ile bindi. “Allah’a ısmarladık“  demeden, Selahattin önde o arkada okuldan ayrıldı. Bahçede cıvıl cıvıl oynayan çocuklar, bir süre onların arkasından baktı. 

-Yıldız, diye seslendi öğretmen Cemal.

Yıldız, bugün okul nöbetçisiydi. Koşarak öğretmeninin yanına geldi. 

-Toplanmadan herkesin sınıfına girmesini söyle. Daha fazla üşümeyin.

Xxx

Çamur Abbas, Çemiş Hasan ile kahveyi açmış, çayı çoktan demlemiştiler. Henüz kahvehaneye gelen yoktu. İki çay alarak sobanın yanındaki masaya oturdular. Kahvehanenin damından asılan buzlar o kadar uzamıştı ki, neredeyse yere değeceklerdi. 

-Çok soğuk var, dedi Çemiş Hasan.

-Ağır bir kış olacak.

-Olsun, baksana suyumuz geçen sene neredeyse kuruyacaktı. Kar az yağması suların da az olması demek. Hele bu sene Osman usta havuzumuzu yaparsa susuzluk da çekmeyiz.

Kahvehaneye ilk gelen muhtar İsmail oldu. Çamur Abbas da Çemiş Hasan da şaşırdılar. Muhtarın bu saatte kahvehaneye geldiği görülmemişti. En geç gelen hatta bazı zamanlar gün boyu evden çıkmayan muhtarın bu sabah erken gelişini Çamur Abbas, şaka yollu da olsa öğrenmek istedi:

-Hayırdır muhtar, yengem evden mi kovdu seni?

-Biraz öyle oldu Çamur, hele bir çay koyun bana.

-Çay da içmedin belki?

-Bıraktı mı hanım, vır vır vır, sabah sabah başımın etini yedi ben de kendimi dışarı attım.

-Yengem çok iyidir, sen bir kabahat işledin herhalde.

-Yok be Çemiş Hasan, niye öğretmenin Çamur Dağından on torba toprak taşımasına karşı çıkmadın dedi durdu. 

-Doğru demiş yengem. O öğretmen daha genç çocuk, taşıyabilecek mi o kadar toprağı?

-Yahu Çamur Abbas, ben sözümü bitirmeden Osman usta, “Benim oğlum o toprağı taşıyacak, sevdiği kıza da kavuşacak” demesin mi? Bana da daha bir şey demek düşmedi.

Bekçi Osman, aceleyle kapıdan içeri girdi. Nefes nefeseydi.

-Ne oldu Osman, arkandan kovalayan mı var?

-Yok muhtarım. Okula bir atlı bir de eşekli iki kişi geldi. Yarım saat kadar durdular. Sonra da ayrılıp gittiler.

-Kimmişler öğrenebildin mi?

-Atlı olan müfettiş, eşekli olan ise ona yol gösteren Maarif Müdürlüğünde çalışan biriymiş.

-Yarım saat mı dedin?

-Evet muhtarım.

-Yarım saatte ne olur ki? Yanılmayasın?

-Yok muhtarım, takip ettim onları.

-Allah Allah, bu nasıl iş? Derse girip çocuklara bir şeyler sormadı mı?

-Yok, onlar gittikten sonra çocuklar derse girdi.

-Var bu işte bir şey.

-Osman ustanın oğlu Cemal öğretmen, müfettişi okuldan kovdu o zaman, dedi Çemiş Hasan.

-Neyse öğreniriz. Yahu Çamur yiyecek bir şey yok mu, midem kazınıyor.

-Hemen evden alıp geleyim muhtar.

Xxx

Cemal öğretmen, nöbetçi öğrenci Yıldız’a:

-Kızım, diğer sınıftaki arkadaşlarını da çağır hep birlikte olalım. Biraz sohbet edip karnelerinizi vereceğim ve on beş gün tatile gireceğiz.

Cemal öğretmen, diğer sınıftaki öğrencilerin gelmelerini bekledi.

-Biraz sıkışın çocuklar. Evet, şimdi beni dinleyin. Önünüzde on beş gün gibi dinlenme tatiliniz var. Bol bol oynayın ama kitap okumayı da sakın ola ki ihmal etmeyin. Anlaştık mı? Az önce okula gelenlerden at üstündeki müfettişti. Müfettişin görevini sizlere anlatmamıştım. Kısaca söylersem, onlar okulları ve öğretmenleri denetler, öğrencilere sorular sorar.

-Bize sormadan gitti, dedi Sultan.

-Evet, sormadı, ikinci dönem gelip sorabilir. İkinci dönem sizinle olmayabilirim. Beni bir başka okula verebilirler.

-Neden öğretmenim? diye sordu Derya öğrenci.

-Bilmiyorum kızım, müfettiş öyle söyledi.

-Ama biz seni çok seviyoruz öğretmenim.

Bütün öğrenciler bir ağız olmuş gibi:

-Evet! dediler.

-Ben de sizi çok seviyorum. Yerime gelecek olan öğretmen de sevecek, siz de onu seveceksiniz. Bütün öğretmenler, çocukları çok severler. 

-Haydi şimdi karnelerinizi vereyim.

Cemal öğretmen sıra ile öğrencilerin adını okudu. Karnelerini verdi. Sesi güzel olanlar türküler okudu. Yıldız’ın okuduğu “Zeynep’im” türküsünü ise içini bir hoş etti Cemal öğretmeni.

-Şimdi, dışarıda toplanalım, İstiklal Marşı’mızı okuyalım, Bayrağımızı göndere çekip tatile girelim.

Xxx

Öğlene doğru toprak damlı kahvehane gittikçe kalabalıklaşıyordu. Osman usta da selam verip kapıdan girdi. 

-Çemiş Hasan bana bir çubuk versen de şu buzları kırsam, çocukların başına düşer, Allah korusun.

-Gel hele otur ben kırarım.

Çemiş Hasan’ın kızı Sultan elinde karnesi ile kahvehaneye geldi. Yüzü asıktı. Kızının bu durumunu fark eden Çemiş Hasan, “mutlaka zayıfı var karnede ondan yüzünü asıyor” diyerek kızının tuttuğu karneyi aldı. Bütün dersleri pekiyiydi.

-Ne oldu kızım, karnen çok iyi neden yüzün asık?

Sultan ağlamaya başladı. Kahvehanedekiler de şaşırdı. Notları çok iyi olan Sultan’ın ağlamasına bir türlü anlam veremiyorlardı.

-Söylesene kızım ne oldu, neden ağlıyorsun?

-Öğretmenim…

-Ne oldu, bir şey mi oldu öğretmene?

-Yok bir şey olmadı. Karne tatilinden sonra başka öğretmenin gelebileceğini söyledi.

-Neden?

-Müfettiş geldi okula. Öğretmenimize bir şeyler sorup gitmiş.

-Tamam kızım hadi sen karneni al eve git, öğretmenini kimse alamaz bu köyden.

Sultan, gözleri yaşlı, kahvehaneden çıktı, evin yolunu tuttu. Kahvehanedekiler, birbirlerine, öğretmenin neden alınacağını soruyordu. Gözler muhtara çevrildi.

-Bana ne bakıyorsunuz, ben de sizin gibiyim. Ben de bir şey bilmiyorum.

Topal Şakir, bastonuna dayanarak ayağa kalktı. Herkes ona gözlerini çevirdi.

-Muhtar, yarın vilayete gidiyorsun, işin aslını öğreneceksin. Sen gitmezsen ben bu topal ayağımla giderim.

-Sadece muhtar değil, azalar da gitsin.

Osman usta da şaşkındı. Oğlunu bu köyden niye alsınlar ki? Sene başında göreve başlamıştı. Tamı tamına daha dört ay oldu burada göreve başlayalı. Bir suç işledi desem öyle bir şey yok. Gece gündüz durmadan çalışıyor. Gündüz okulda akşamları kursta. Güzel ahlaklıdır benim oğlum. Görevini de çok iyi yapar. 

-Sen ne dersin Osman usta? diye sordu Çamur Abbas.

-Ben de bir şey bilmiyorum sizin gibi. Evde de bir şey söylemedi.

-Ne olduysa müfettiş geldikten sonra oldu. Acaba kötü bir şey mi söyledi müfettişe, dedi Kalas Hasan.

-Yok be Hasan, o amirlerine saygılıdır. Bir şey söylememiştir. 

-O halde ne oldu? Şimdi vilayete gidilmez. Yoksa gider öğrenirdik.

-Hele durun bakalım. Müfettişin gelişinin üzerinden birkaç gün geçsin. Eğer öğretmeni buradan başka bir yere verirseler, karşı çıkarız.

Çamur köyünde buruk bir sevinç vardı. Karnelerini alan çocuklar evlerine koşarak giderek evde bulunan baba ve annelerine karnelerini gösterirken hiçbirinin yüzü gülmüyordu. Cemal öğretmenin başka bir köye verileceği ya da görevden alınacağı haberi kısa sürede köye yayıldı. Yüzler asıldı. Karne sevinci hüzne dönmüştü köyde. Çemiş Hasan’ın karısı kızı Sultan’a köydeki evleri dolaşarak akşam Cemal öğretmenin kurs verdiği yerde toplanmaları söyledi.

Öğlene doğru Cemal öğretmen kahvehaneye geldi. Babası dışında kahvehanede bulunanlar ayağa kalkarak masalarına davet ettiler. O, muhtarın bulunduğu masaya giderek boş olan bir sandalye alıp oturdu. Babası Osman usta oğlunun ne söyleyeceğini merak ediyordu. Çamur Abbas hemen bir çay getirip masaya koydu. Muhtar İsmail herkese çay vermesini söyledi.

-Ne oluyor Cemal öğretmen, hele bir anlat da dinleyelim.

-Pek anlatacak bir şey yok muhtar emmi. Bugün müfettiş geldi. 

-Duyduk.

-Ben mesleğim yönünde denetleyeceğini beklerken, benim özel hayatım ile ilgili sorular sordu.

-Bak sen, senin özel hayatın müfettişi ne ilgilendirir? diyerek söze girdi Topal Şakir.

-Öyle Şakir emmi. Benim köyden evleneceğimi, köyün töresine göre sırtımda toprak taşıyacağımı, bundan vazgeçmemi söyledi.

-Hele hele.

-Ben ise vazgeçmeyeceğimi söyleyince benim ya görevden alınacağımı ya da bir başka köye atanacağımı söyledi.

-Sen ne dedin? diye sordu babası Osman usta.

-Ben de görevden alsanız da başka köye de tayin etseniz on torba toprağı taşıyacağımı söyledim.

-O ne dedi peki?

-Sen bilirsin, dedi ve geldikleri gibi bir Allah’a ısmarlamadık demeden çıkıp gitti.

-Biz senin ne görevden alınmana ne de başka bir köye tayin olmana asla izin vermeyiz, değil mi muhtar?

-Evet.

(Devamı var)

YORUM EKLE
YORUMLAR
EMRE
EMRE - 2 yıl Önce

Hocam merhaba. İyisinizdir inşaAllah.
Artık yazılar sanki haftalık yayınlanmakta. artık pazartesi-çarşamba-cuma değil de sadece perşembeleri mi bekleyeceğiz : '(.
Kaleminize yüreğinize sağlık.
Saygılar.

İbrahim Özdemir
İbrahim Özdemir @EMRE - 2 yıl Önce

Merhaba Emre Bey;
Bir süre öyle gidecek. Kendimi iyice toparlamam lazım. Geçirdiğim korananın psikolojik etkisini de üzerimden atmaya çalışıyorum. İlginize çok teşekkür ederim. Selam ve sevgiler.

EMRE
EMRE - 2 yıl Önce

Tekrardan çok geçmiş olsun hocam. Rabbim şifalar versin.