Çamur Dağının Kızı (33)

Günün gözü Çamur Dağından bir boyunduruk yükselmişti. Gökyüzü mavinin en güzeli ile masmavi. Okullar yarıyıl tatiline gireli bir hafta olmuştu. Kışın en soğuk geçtiği aylardan birinin şubat olmasına karşın güneş ısıtıyordu. Havanın güzelliğinden de yararlanmak isteyen çocuklar tahtadan yaptıkları kayaklarla kayıyor, kar topu oynuyor, kardan adam yapıyorlardı. 

Muhtar İsmail ise kapısının önünde güneşin keyfini çıkarıyordu ama düşünceliydi. Kadınların aldığı karar onu kara kara düşündürüyordu. Toplu olarak valiliğe gitmek, devlete karşı gelmek olur muydu acaba? Sadece kadınlar değil çocukları da yanlarında bu kış günü götürmeleri nasıl karşılanacaktı vilayette? Oğlu Ömer iki bardak çay ile geldi birini babasına uzattı.

-Güneş çok güzel baba.

Ömer’e cevap vermeden uzatılan çayı aldı, bir çay kaşığı toz şeker attı. Karıştırdı. Derin bir yudum aldı. Bardağı yan tarafına bıraktı. Tabakasını çıkardı, kalın bir sigara sardı, yaktı. 

-Öyle, güneş ısıtıyor da içimiz soğuk Ömer.

-Niye ki baba?

-Baksana köyün kadınları karar almışlar Cemal öğretmen için çocukları da yanlarına alarak vilayete gidecekler.

-İyi ya baba, belki Vali Bey, durdurur Cemal öğretmenin tayinini.

-Okullar kapanır kapanmaz hemen Edire köyüne tayinini yapmışlar. Osman ustanın ağzını bıçak açmıyor. Bizim köy çok sevdi Cemal öğretmeni.

-Öyle baba, sevilecek bir öğretmen. Çok da iyi niyetli. Gece gündüz demeden çalıştı, baksana köyde hemen hemen herkes okuma yazma öğrendi. Koca Çavuş Dedenin doksan yaşındaki karısına bile okuma yazma öğretti.

-O da gidecekmiş vilayete.

-Kim, Zülfiye nene mi?

-Evet.

-Bu yaşta, bu soğukta nasıl gidecek baba?

-Bilmem anan söyledi.

-Gidecek tabi, dedi karısı Hayriye kadın, hem de en önde bizim atın üstünde gidecek.

-Yapma kadın, varır attan düşer, kırılır bir yeri.

-Merak etme biz onu sağlam götürür sağlam getiririz.

Zeynep de anası Çeşminaz kadın ile birlikte kapı önüne çıktılar. Muhtar İsmail ile birlikte oturan karısı ve oğlunu görünce:

-Bugün hava çok güzel komşu, diye seslendi.

-Gel hele Çeşminaz kadın, çayımız var gelin birer bardak da sizler için.

-Olur.

Ömer, iki bardak çay daha getirip ana kıza verdi. Uzun süren bir sessizlik oldu. Birbirlerine dargınmışlar gibi konuşmuyorlardı. Belli ki aynı şeyi düşünüyorlardı. Zeynep’in de çok üzgün olduğu her halinden belli oluyordu. Sessizliği muhtarın karısı Hayriye bozdu:

-Köyün kadınları salı günü vilayete gidiyoruz Çeşminaz kadı, çocuklarımızla birlikte.

-Hayırdır?

-Cemal öğretmenin köyümüze yeniden verilmesini vali beye söyleyeceğiz. Zülfiye Nene de bizimle gelecek.

-Ben de gelmek isterdim ama, kızı için geldi derlerden korkarım.

-Yok sen de gelmeyeceksin Cemal’in anası Aliye kadın da.

-Bakalım Vali sizi kabul edecek mi, bu kadar kadın bu kadar çocuk devlete karşı gelme diye söylenir hatun.

-Neden devlete isyan olsun? Vali olmadı durumu Ankara’da Gazi Paşa’ya kadar götüreceğiz muhtar, öyle karar aldık.

-Yapmayın, devlete karşı geliyorsunuz diye hapse atarlar.

-Bu kadar kadını, çocuğu hapse atmayı göze alamazlar.

Osman usta, oğlu Cemal ile evden çıktılar. 

-Güzel bir gün, dedi Osman usta, umarım işimiz de rast gider bu güzel günle.

-Umarım baba.

Karısı Aliye ve kızı Çeşminaz evin önünden uğurladılar. Tam muhtarın evinin önünden geçiyordular ki:

-Hayırdır Osman usta nereye?

-Edire’ye gidiyoruz.

-Neden?

-Gidip ev bakacağız. Malum Cemal’i oraya verdiler.

Muhtar İsmail, ayağa kalktı:

-Dur hele. Dur bakalım. Daha okulların açılmasına bir hafta var. Biz Cemal öğretmeni bir yere yollamayacağız. Önce kadınlar gidecek vilayete, olmadı tüm köylü gideceğiz. Bir yere işiniz yok. Gelin hele. Bu sabah hanım çayı fala demledi. Gelin birer çayımızı için. Aliye kadın ile Çeşminaz da gelsin. Zeynep kızım sen çağır onları.

-Yola çıkmışken gidelim muhtar. Ola ki tayini durmadı Cemal’in.

-Duracak Osman usta, duracak. Buradakiler durdurmazsa Ankara durduracak. 

-Ne dersin Cemal oğlum?

-Muhtarın bir bildiği var herhalde baba. Dediği gibi daha bir hafta var, bekleriz.

-Oh, gelin, dedi muhtar, Ömer oğlum koş çay getir.

Xxx

Köylü kadınlar salı gününü iple çekiyorlardı. Şubat ayında en kısa günler olmasına karşın onlara çok ama çok uzun geliyordu. Çeşme başlarında, karşılaştıkları yerde hep salı gününü konuşuyorlardı. Koca Çavuş Dede’nin karısı Zülfiye Nene için üç kadın Çayırlar Mahallesi’ndeydi. Doksan yaşındaki Koca Zülfiye Nene, hala dinçti. İlerlemiş yaşına rağmen Muhtarın karısı beraberinde Çamur Abbas ve Çemiş Hasan’ın karısı ile birlikte gösterilen yere oturdular. Çayırlar Mahallesi’nde sadece Koca Çavuş Dede, oğulları ve torunları vardı. Uzun bir çalışma sonucu Çamur Dağından gelen derenin kenarını mekan tutmuşlardı Sivas’tan geldikten sonra. Gece gündüz durmadan çalışıp verimli toprak ve büyük araziye sahip olmuşlardı. Kırk kadar nüfusları ile geniş bir aileydiler.

-Gelin sor bakalım kahveleri nasıl olsun misafirlerimizin. 

Hepsi “orta şekerli” deyince gelin geri geri odadan çıktı. Muhtarın karısı kahvelerin gelmesini beklemeden:

-Nenem, biz sana niye geldik biliyor musun?

-Nerden bileyim kızım?

-Bizim Cemal öğretmen var ya.

-Evet, biliyorum, usanmadan bu yaşta bana da okuma yazma öğretti.

-İşte o öğretmeni bizim köyden alıp, Edire köyüne vermişler.

-Bak sen, niye ki?

-Köyün törelerine uydu diye.

-Olmaz öyle şey.

-Biz de öyle diyoruz. Salı günü vilayete gideceğiz, senin de bizimle gelmeni istiyoruz.

-Seve seve, ben o öğretmen için her yere giderim. O Valiyi karşıma alıp bak neler söyleyeceğim ona. Daha köyümüzde dört ay çalışmış sabiden ne istiyorlar?

-İşte biz de onu soracağız benim nenem.

-Tamam ben salı sabahı hazırlanırım siz de beni alırsınız.

-Tamam nenem, kahveler içildi. Kucaklaşıp ayrıldılar.

Xxx

Köyde evlerde erkek kalmamış gibi, toprak damlı köy kahvehanesi tıklım tıklım doluydu. Konuşulan konu, karılarının almış oldu karardı. Çemiş Hasan çayının birini veriyor, boşları topluyordu. Çamur Abbas ise durmadan bardak yıkıyordu.

-Hasan, bugün ne oldu bunlara durmadan çay içiyorlar. Paraları var mı bu kadar çayın parasını vermeye?

-Veresiye defterin var yazarsın.

-Çayın da veresiye verildiği bizde görüldü.

-E, sen değil miydin içtikleri çayların paralarını veremeyenlere faizle para verip tarlalarını ellerinden alan.

-Bak şimdi bu lafını beğenmedim. O günler eskide kaldı. Bir daha tövbe bismillah.

Kör Sadullah, Gogoçların Salih ile kafa kafaya vermiş, çayın biri geliyor biri gidiyordu. 

-Şu kadınlara helal oldun.

-Helal olsun.

-Bizden daha heriflermiş.

-Öyle valla.

-Baksana vilayete gidiyorlar yarın.

-Hem de çocuklarla.

-Çocukları koyacakları heybeleri de hazırladılar.

-Benimki sabah erken kalkıp gideceğiz. Çay falan demleyemem dedi.

-Helal arkadaş.

-Durdururlar mı tayini.

-Bence durdururlar.

-Bence durdurmazlar.

-Nedenmiş o?

-Devletin gücünü göstermek için.

-Bizde çocukları okula göndermeyiz.

-Göndermeyiz. 

-Göndermeyiz.

Muhtar ile Osman usta içeri girdiler. Selam verip boş buldukları ocağın yanındaki masaya oturdular. Çemiş Hasan hemen iki çay alıp geldi.

-Yarın gidiyorlarmış muhtar.

-İnşallah başlarına bir hal gelmez.

-İnşallah.

Muhtar, Osman usta ile yapılacak olan havuzu konuşuyorlardı. Her şey bir yanan yumurta işi zorluyordu muhtarı.

-Yahu Osman usta yumurtasız olmaz mı şu Horasan harcı?

-Olmaz muhtar. Horsan harcının özelliği o.

-Şimdiden nereden bulacağız diye düşünür dururum ama çare yok bulacağız. Geçelim mi kahvehaneye, bakalım bizim avara kasnaklar ne yapıyorlar?

-Vazgeçirdin vilayete gitmekten, geçelim muhtar.

Kahvehane ise nerede ise tıklım tıklım doluydu. Çamur Abbas’ı dinlemeyen köylüler, kahvehaneyi duman altı etmişlerdi. Çemiş Hasan da çok uyarmasına karşın dinleyen olmuyordu.

-Az için şu mereti boğulacağız. Tütüne para vereceğinize içtiğiniz çayların paralarını verin. Veresiye defterinde yer kalmadı.

-Başımıza kakma, şunun şurasında mayıs ayına ne kaldı, sabret, dedi Kaz Sabri.

-Karılarınız veresiye içtiğiniz çayların parasını ödeyesiniz diye mi gudu yapıyorlar?

-Uzattın ama Çemiş Hasan.

-Öyle değil mi?

-Efkarlıyız bilesin, vallahi kadınlar bizden erkek çıktı.

-Hah şunu bileydin. Yarın sabah vilayete gidiyorlar bu kar kıyamette. Sizler ise kıçınızı bile oynatmıyorsunuz. İnsan öğretmenine sahip çıkmaz mı, hele de Cemal öğretmen gibi bir öğretmene?

-Ne yani biz de toplanıp vilayete mi gidelim? Gidelim de bizi de içeri atsınlar.

-İşte korktuğunuzun işareti. Neden içeri atsınlar ki? 

-Sen orasını bilmezsin, diye söze girdi Baltacı Mustafa, çay satıp para kazanmaya benzemez, devlete baş kaldırmak. 

-Ula hak aramak ne zamandan beri devlete baş kaldırmak oldu? Korkuyoruz deyin de çıkın işin içinden.

Muhtar ile Osman ustanın kahvehaneye gelmesiyle tartışmayı kestiler. Çemiş Hasan hemen çaylarını verdi. 

-Yarın sabah gidiyorlar demek muhtar?

-Evet.

-Tembihleseydin de ileri geri konuşmasalar bari.

-Koca Zülfiye Nene lafını bilir, sen merak etme Çamur Abbas.

(Devamı var)

YORUM EKLE